Sayfalar

Benden Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Benden Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Temmuz 21, 2022

En büyük korkum

Geçenlerde annem bir rüya görmüştü. Dedem ve anneannem rüyasına gelmiş, onu çağırıyorlarmış. Zaten annemin sağlığından endişe eden, hatta bu sebep yüzünden doğru dürüst uyuyamayan bir insanım. Bu çok ama çok uzun bir hikaye ancak rüyayı duyunca, kendimi bıraktım. Ben hep kendini tutabilen, kimsenin yanında ağlamayan bir insanım ancak annemle marketten dönerken hüngür hüngür kaldırıma oturup ağladım. 

Düşündükçe kendime çok kızıyorum. Kendime çok ama çok kızıyorum. Nasıl olur böyle bir şey diye düşündüm. Sanırım çok hassas bir insanım, ne kadar güçlü görünmeye çalışsam da bu kaçamayacağım bir gerçek. 
Anneannem ve dedem öleli çok oldu. İkisini de çok özlüyorum, yoklukları hayatımızın her köşesinde hissediliyor. Hafta sonu mezarlarını ziyarete gittim. Ve ne yaptım biliyor musunuz? Dedemin mezarının başına geçip, ona "Annemi çağırma." diye yalvardım. Biraz başım da döndü sanırım, bilemiyorum, sağlığım da pek iyi değildi ancak çok yalvardım, bunu hatırlıyorum. 

Zaman zaman kendime karşı sertçe uyarılar yapıyorum. Güçlü olabilmek, güçlü görünebilmek için ancak insan içine atmaya devam ettikçe bir noktadan sonra içi çürüyor sanırım. Geçen gün saçlarım açıkken, annem saçlarımdaki beyaz telleri fark etti ve şok oldu. Hala hatırladıkça gülüyorum. "Sen benim yaşımda mısın, bu beyazlar ne böyle? Bir sürü var." diyor. 😂

"Anne bütün bu beyazlar iki sene içerisinde oldu, çoğu da geçtiğimiz dört ay içerisinde oldu." dedim, anladı tabii sustu sonra. Bir film vardı, unuttum, adamın içindeki her sıkıntı saçlarını beyazlatıyordu anında...benimki de o durum galiba. Saçlarımı boyamayı hiç düşünmüyordum ama birkaç seneye boyamak şart olacak gibi, hayırlısı. 😂 Rabbim sevdiklerimizi hayatımızdan eksik etmesin. Bu hayatta en büyük korkum bu. 

Devamını Oku »

Galiba...galiba...galiba


Son birkaç aydır diş ve kasık ağrısı çekiyorum. Dişimin birini yeni çektirdim, bir diğeri içinse bu ay randevum olacak. Kasık ağrısı için ise hep ertelediğim randevuyu yakın zamanda alacağım, çünkü gerçekten bir şeyler kendi kendine gelişiyor, hissedebiliyorum. Kullandığım ağrı kesicilerin ise haddi hesabı yok. Bu süreçte manevi anlamda kendimi toparlamakta güçlük çekiyorum desem yalan olmaz. Herkesi toparlamaya çalışırken kendimi ne kadar boşvermişim, onu düşündükçe biraz canım sıkılıyor galiba.  
Galiba biraz sakinlik istiyorum. Dinginlik, kafamı dinleyebileceğim sessiz sakin bir ortam. Buna çok ihtiyacım var. Buna gerçekten çok ihtiyacım var çünkü biraz koşturmaktan yoruldum. Biraz yazmak, hatta uzun uzun yazmak istiyorum. Bir insan sizi sonsuza dek dinleyemeyebiliyor, bunu kimseye de yapamam zaten. 

Yoruldum gibi. Üstelik hiç dinlenemeden, hiç durup nefes alamadan koşturmaya devam ediyorum. Sanırım biraz kalabalıktan da sıkıldım. Kalabalık bana iyi gelmiyor, hoşlanmıyorum, sevmiyorum. Sahteliği de sevmiyorum, aşırı samimiyeti de. Ne çeşit bir insanım onu da bilmiyorum gerçi. 
Şu sıralar ekstra huysuzum gibi. Belki de sağlığım huzur vermediğindendir, anlayamıyorum ama kafamın içi oldukça karışık. 

Bilen insan olmak da zor. Bazen Ramazan'ın kafası bende olsa nasıl olurdu diye düşünüyorum. Haftasonu şehir dışındayken tanıştığım bir genç vardı yine, her gördüğüne, "Nasılsın? Hoş geldin." diyordu. Zihinsel engelli olduğunu sonradan öğrendim ancak ben yine de onunla sohbet ettim, anladım çünkü onu. Durumunu da anladım. 
Hatta biraz özendim de ona galiba. Sakin ve dingin bir kafa... içinde hiç sıkıntı olmadan, düşmanıyla bile kaygısızca, düşünmeden, öylesine konuşan bir kafa. Hayatın kuralları da yorucu çünkü. Her neyse. Sanırım çok doldum şu sıralar. Dökülecek yer arıyorum galiba. 


Devamını Oku »

Salı, Temmuz 05, 2022

Gereksiz insan kalabalıkları


Bazen gerçekten çok sinirleniyorum. Çok ama çok sinirleniyorum. Eğer fütursuz, düşüncesiz, mantıksız bir insan olsaydım neler yapardım kim bilir? böyle bir öfke hissettiğim. Tabii ki bunu başaran, bana bu denli sinirli hissettiren insanlar yüzünden bu hale geliyorum. İnsanlar beni daha ne kadar şaşırtabilir diye düşünürken, her defasında yeniden şaşırıyorum. 
Sanırım bunlar bir sınav. Yani insanın hayatında bu denli insanların olmasının başka bir anlamı olamaz. Bu tür insanlar yalnızca var olmak için var, ya da benim gibilerini sinirlendirmek için. 
Zerre kadar umurumda değiller ancak beni sinirlendirmeyi nasıl oluyorsa başarabiliyorlar. Saygı belimi büküyor gerçekten. Saygı duymakta zorlanıyorum. Saygılı saygılı iğnelemek yorucu. Her ne kadar karşımda kalakalıyor olsalar da bir gün saygı duyarken ağzım sinirden çarpılmış bir halde öleceğim, orası ayrı tabii. Hayırlısı. 
Devamını Oku »

Cumartesi, Haziran 18, 2022

2015'e ait bir yazı

2015'e ait bir yazı. Yine bir gün bahçede otururken dalmış gitmişim falan filan. Kitabın köşelerine bırakmışım bir şeyler. Yıldızlı, parlak bir geceydi herhalde. Uzun uzun izlediğimi hatırlıyorum. Yalnız ne dökülesim varmış anlamadım ben de. Bazen böyle oluyor... boş bir kağıt parçasının yanında bir de tükenmez ince uçlu bir kalem bulursam ben düşünmeden dökülüyor parmaklarımdan kelimeler. 

Kalemim gerçekten ince uçlu olmalı ama... hayatım boyunca asla kalın uçlu kalemle rahat edemedim. Bu yüzden yazın ne kadar küçük derlerdi hep. 

Kelimeler ömrüm boyunca yegane dostlarım olacak sanırsam. Ne büyük lütuf gerçekten. En çok bir insana dökülmek istediğimde, kağıt kağıt karalamak istiyorum bir şeyleri. Kafamın içinde kelime fırtınası var sanki... duygular, düşünceler uçuruyor hepsini, savuruyor oradan oraya. Galiba ölünce anlatmak istediklerim bitecek nihayet. Hayırlısı. 

Devamını Oku »

Salı, Haziran 14, 2022

Sevgili annem! Annem...

Annemin fotoğraflarına bakarken gülümsemeden edemiyorum. Çünkü o her fotoğrafta gülümseyen birisi. Yüzündeki masumluk, o tatlı haller, canım canım diyerek ekrana bakmama neden oluyor. Onu tanısanız çok seversiniz... çünkü o çok sevilebilecek, insanın canını verebileceği bir kadın.

Çiçekleri, renkleri, canlılığı çok seviyor. Kendisi en güzel çiçek haberi yok! Hatta ona göre biraz renksiz bir insan olduğum için bana da kızıyor. 😍

Özellikle yeni fotoğraf çekilmiş ise, o fotoğraf kimin telefonunda olursa olsun kendi telefonuma da alıyorum. Bakıyorum, seviyorum, öpüyorum bazen. Sonra içime derin, acı verici bir düşünce saplanıyor. Ya bir gün ölürse ve ben onun fotoğraflarına böyle bakarsam? Her baktığımda ise o kahkahasını, o gülen gözlerini göremediğim için kahrolursam? Şu an bu satırları yazmak bile gözlerimin dolmasına neden oluyor. Sevginin acı veren, insanı mahveden yanı bu işte. Onları bir gün kaybedebileceğini bilmek, bunun farkında olmak... çok acı veriyor. 

Tabii bu acıya saplanıp kalmamayı tercih ediyorum, yoksa zamanı durdurmaya çalışmak gibi çılgınca çaba vermeyen uğraşlar içine girmekten, kafayı bir yerde sıyırmaktan, odağımı kaybetmekten, en önemlisi de inancımı kötüye düşürmekten korkuyorum. Çok düşünmek bana iyi gelmiyor. Çok sevmek de bana iyi gelmiyor. Ama bu hayatta çok seven, gerçekten seven bir insanım işte. Ne oldu? madalyam mı var? Hayır. İnsanın canını mutlu ettiği kadar yakmaktan başka bir halta yaramıyor. 
Bütün sevdiklerimize sağlıklı, huzurlu, mutlu uzun ama çok uzun ömürler diliyorum. Seni seviyorum annem! Anne kelimesinin bendeki karşılığısın sen. İçim gidiyor anne derken... annem! 

Devamını Oku »

Pazar, Haziran 05, 2022

Sen topuklu ayakkabı giyer miydin yahu? Hm?

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaş evlenmişti. Kınası için ayrı, düğünü için ayrı hazırlık derken, topuklu ayakkabı giymesem olmaz mı diye düşünüp duruyordum. Topuklu ayakkabılarla hiç aram yok ancak yine de bazen bazı durumlarda mecburen giyiyorum. Ama bu kadar mı bana uymaz! 😂 
Beni daha önce topuklu ayakkabı giyerken görmeyen kişilerin şaşırmasına neden oluyorum. Ne var yahu? ben de topuklu ayakkabı giyebiliyorum deyip gülüp geçiyorum. Ama çok yakışıyor vs diyenler de oldu. (Hm?) Nedense yorumlar bana komik geliyor çünkü artık kafalarında beni nasıl kodlamışlarsa, topuklu ayakkabı giyiyor olmam şok etkisi yarattı gibi. 

Bir bakımdan da eğlenceli bir durum. Fakat az kalsın dengemi kaybedip ayak bileğimi kırıyordum. Nazara mı geldik ne olduk diye düşünürken, tam eve dönüşte bu fotoyu çekeyim dedim. Sen topuklu ayakkabı giyiyor muydun ya diyenlere, hem de ne topuklu! diye göstermek için. Yahu ben de insanım, stiletto bile giyebiliyorum. 😂 Giydiğim zaman ayaklarımı benden alıp götürüyorlar orası ayrı tabii. 😂

Yalnız uzak mod kamera da berbat çıkmış gibi. Ah kedilerim ah kedilerim, yakın mod kameramı kırmama neden oldunuz, sizi mıncıklasam mı, ısırsam mı ne yapsam? 

İleride bu yazılarıma bakıp bakıp güleceğim. Heyhat. 😂


Devamını Oku »

Cuma, Haziran 03, 2022

Yorgun zihin, yorgun beden...


Bazı günler, günlerin takibini yapamıyor gibiyim. Yorgunluk haddinden fazla. Şu sıralar özellikle durmanın, durabilmenin yolunu arıyorum ama bulamıyorum da. Mart ayından beri nereye koşuyorum, nasıl koşuyorum bilmiyorum. İnsan ne için koştuğunu biliyor olsa da, yine de yoruluyor işte. Hayat insanı hep zayıf noktalarından vuruyor. Güçlü yanlarını böyle manipüle etmeye çalışıyor... Güçlü olmaya çalışmak yorucu, hem de çok yorucu ama yine de çabalıyorum. 

Fakat bazı zamanlar öyle yorgun oluyorum ki... özellikle şu üç gündür, nasılım bilmiyorum bile. İyi miyim? Nasıl hissediyorum? Ne düşünüyorum? Neyi düşünmemeye çalışıyorum? Ne istiyorum? Neyi özlüyorum? Bilmiyorum. Kafamda yoğun, dumanlı bir sis var gibi sanki ve bu da sürekli başımı ağrıtıyor. Geçmeyen kronik baş ağrılar...
Bu süreçte insanlarla uğraşmak da ayrı yorucu bir durum. Ben pek fazla insan kalabalığından hoşlanmıyorum, sadeliği, sessizliği, daha az gürültüyü seviyorum. Fakat bu mümkün değil gibi. 
Her neyse...
Bazen konuşmak da yorucu, yazmak da... sadece susmak lazım gibi bazen. 
Devamını Oku »

Salı, Mayıs 31, 2022

Kalbimdeki uçsuz bucaksız köşeler!

"İnsanlar hayvanları sanki oyuncaklarmış gibi alıyor, oyuncak gibi olmadıklarını fark edince de sokağa atıyorlar. Her gün kaç tane kedinin, köpeğin, tavşanın sokağa atıldığını biliyor musunuz? Çöp gibi. Binlerce. Kimse o küçük canlıların ruhlarındaki acıyı önemsemiyor."

John Verdon - Fırtınada Yanacaksın Kitabından bir alıntı.

Hayvanlar söz konusu olunca, biraz hassas olabiliyorum. Bilgi.net için yazı hazırlarken, okuduğum bir kitaptan not ettiğim alıntılara bakıyordum. Arasında bu alıntıyı buldum. İnsanı, sözde insanı o kadar iyi anlatan bir alıntı ki, paylaşmadan edemedim. Hayvan barınaklarındaki hayvanları sahiplenmeyen ancak onları süslü püslü halleriyle satan yerlerden alan birçok insan, bakamadığı için de sokağa bırakıyor maalesef. Acı bir durum bu. Üzücü, sinir bozucu, yıkıcı bir durum. 
İnsanlığımızdan ne kaybederiz onlara baksak? Onlarla ilgilensek? Ne kaybedebiliriz insanlığımızdan? 

Şu an ben sayısız kediye annelik yapıyorum. Bahçemde oradan oraya koşturan 5 yavru var. Henüz yeni doğduklarında 6 taneydiler ve iki avucuma ancak sığıyorlardı. Şimdi ise afacan bir şekilde koşturuyorlar. Beni gördükleri zaman koşarak, zıplayarak, sevinçten delirerek geliyorlar. Bu yazıyı yazarken gözlerimin dolmasına engel olamıyorum zira onların sevgisini yüreğimde hissediyorum. Elime alıp sevdiğimde avuçlarımdaki kalplerini hissetmek, ben oturduğumda bacaklarıma tırmanmalarını izlemek, ben sevmek için onları çağırdığımda hemen koşup yerde yuvarlanarak göbeklerini açmalarını izlemek, nasıl keyif verici bilemezsiniz! Yavrulardan birisini evlatlık olarak verdim. Çocuğu olmayan bir kadın, kedileri çok seviyor imiş, bana güvence verdi ve ona çok iyi bakacağını söyledi. Geçen gün rastladım ve kediyi sordum, çok iyiymiş. Mutlu oldum. 

Muhabbet kuşları da öyle... 8 tane kuşum var şu an ve her birine sevgiyle bakıyorum. Elime doğup büyüdüler, sevdirdiler kendilerini.. Nasıl kıymetli, nasıl değerliler! İnsan hayvan sevmiyorsa, insan mıdır ki? Bilemiyorum. Belki bu sert bir yargı olacak ama varsın olsun... onlardan tiksinen, onları ölmesi gereken pis canlılarmış gibi gören, ölsünler diye yemeklerine zehir koyan insanlara asla saygı duyamam. 

Devamını Oku »

Cumartesi, Mayıs 28, 2022

Yaşlanıyoruz galiba

Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşım evlendi. Onun düğünü için saçlarımı düzleştirirken aradan çıkmaya başlayan beyaz telleri fark ettim. Saçlarımda beyazların olduğunu biliyordum elbette lakin bu kadar çok olduklarını düşünmemiştim. Kendi kendime gülümsedim bir süre. Saçlarım normalde kıvırcık olduğu için pek belli olmuyordu ancak düzleştirince beyazlar ortaya çıktı.  Üstelik sadece beyaz değil, aralarında altın rengi teller de var... acayip. :)

O kadar ilginç ki. Bir saç yaklaşık iki ayda nasıl beyazlayabilir değil mi? Bu konu ile ilgili bilgi.net'te bir makale hazırlamayı düşünüyorum. Sırf saçlarım nasıl beyazladı diye merak ettiğim için. En büyük sebep stres tabii ki ancak yine de çok ilginç. İnsanın içindeki stres, saçlarını beyazlatıyor. Üzerine düşününce o kadar garip ki. Ne alaka? diyebiliyorsunuz ama stres zaten birçok şeye sebep olabilen bir faktör maalesef. Şimdiden saçlarını boya diyen birçok kişi var. :) Ben doğallıktan yana olduğum için boyaya sıcak bakamıyorum fakat çok uzadıkları için kestirmeyi düşünüyorum bakalım. Bütün saçları beyazlayanlara selam olsun. :) Sanırım yaşlanıyoruz... bir yaş daha almama birkaç ay kaldı. Hayırlısı... 

Devamını Oku »

Perşembe, Mayıs 26, 2022

İyi ki doğdun canımın içi!

26 Mayıs geldiği zaman hüzünlenmeden edemiyorum. İnsan sevdiklerinin saçlarında en ufak bir beyaz tel görmek istemiyor ama yine de görüyorsun. Bugün sevgili babamın doğum günü. O benim canım! Saçları ilk kez beyazlamaya başladığında, ilk kez saçlarında beyazlar fark ettiğimizde oturup ağlamıştım. Şu an bu cümleleri yazarken bile gözlerim doluyor tabii. 

Aslında üzüldüğüm nokta onun yaşlanıyor oluşundan çok, bu yaşa gelene kadar yaşadığı şeyler. Bazen oturup anlatmaya başladığı zaman kalbimin sıkıştığını hissediyorum, güçlükle dinliyorum. Yaşadığı bazı şeylere elbette ben de şahit oldum. Bizim kolay bir hayatımız olmadı asla. Bir gün bu konu hakkında uzun uzun yazmak istiyorum sırf içimi dökebilmek için. Bugün kıymet veriyormuş gibi görünen birçok insan, eskiden insanın yüzüne bakmıyordu. Kimi zaman evimizde suyumuz akmazdı, babamla birlikte camiiye gidip şişelere su doldurup eve taşıdığımız günleri üzülerek, canım sıkılarak hatırlıyorum. 

Para kazanabilmek için, paramız olsun diye özellikle yağmur yağdıktan sonra ortaya çıkan kabuklu salyangozları tarlalarda babamla gezerek topladığımız günleri hatırlıyorum. Sonra onları satmaya götürdüğümde avuçlarıma bırakılan birkaç kuruş demir parayı geri getirip anneme babama verdiğim zamanları hatırlıyorum. İnsan üzülüyor bunları hatırladıkça. Daha doğrusu unutamadıkça. 

Hasta olduğu zaman parasızlıktan hastaneye gidemediği günleri, parası sigortalı bir işi olsa bile hastaneye gittiğinde sırf maden tozu içindeki hali, kirli elbisesi yüzünden, "Senin paran buraya yetmez." diye dalga geçen doktorları hatırlıyorum. Şimdi paran olsa da, olmasa da hastanelerden çıkmıyoruz, ilgi alaka üst düzey! Bu yüzden nankörlük yapan insanları asla affedemem, yapamam! Bugün geldiğimiz noktaya laf eden insanlara asla 'normal' gözüyle bakamam! Üzerin kirli olsa da olmasa da, ayakların maden tozundan görünüyor olsa da olmasa da, sana bakıyorlar. Seninle ilgileniyorlar! 

Hayat üzücü ne yazık ki. Bazen bu yüzden de ayrı üzülüyorum. Hayatın en güzel zamanlarını, en iyi zamanlarını babamın ve annemin yaşamasını isterdim. Gençliklerini, çocukluklarını dinledikçe kahroluyorum. Bu hayatta en güzel şeyleri onlar hak ediyor. Kalplerindeki merhamet beni mahvediyor çoğu zaman. Asla yeterli bir evlat olamayacağımdan endişe ediyorum bazen. Sanki ne yapsam yeterli gelmiyor. İyi olmaları için çabalıyorum, hem de çok çabalıyorum, kendimi unutuyorum bazen bu uğurda. Bazen giden o bütün o yılları geri getirmek istiyorum ama daha güzel haliyle! 

Mutlu yaşların olsun sevgili babam. Mutlu, huzurlu, sağlıklı yaşların olsun. Hayat hep yüzüne gülsün. Ben pek sarılabilen, öpen bir insan değilim ama kalbimle sımsıkı hem de çok sıkı sarılıyorum sana. İyi ki varsın. Eğer benden önce hayata gözlerini yumarsan, senin verdiğin değerleri son nefesime kadar yaşatmaya devam edeceğim, sana bunun sözünü veriyorum. 

Devamını Oku »

Çarşamba, Mayıs 18, 2022

İlişkilerden tiksinir hale geldim

Son zamanlarda insanlardan ve insan ilişkilerinden tiksinir duruma geldim. 'Bazı' insanlar olarak etiketlemeliyim sanırım, her neyse. Eğer bir ilişkiye hazır değilseniz, neden bir ilişkiniz olur ki? Bunun nedenini hiçbir zaman anlayamadım. Eğer evlenmeye karar vermek sizi daha da üzecekse ve tam da maddi manevi her konuda birbirinizi incitecek, kıracak, söylenmeyecek sözleri söyleyecek duruma gelmişseniz, neden hala evlenmekte ısrar edersiniz ki? Böyle hikayeleri gördükçe üzülüyorum. 

Hayatta evlenmeye karar vereceğimiz insanın, kendimize denk olmasını istemez miyiz? Kendimiz çok üstün insanlar olduğumuz için değil, hayatta, evlilikte, her şeyde uyumsuzluklar yaşamamak için, kendimize denk birisiyle evlenmemiz gerekmiyor mu? 

Bazı kızları görüyorum, erkek tarafından akıl almaz isteklerde bulunan kızlar, hayret ediyorum. Bazı erkekleri görüyorum, nişanlısı olduğu halde başka bir kadına apacık, alenen yürüyen erkekler. Bunu kabullenemiyorum. Hayatında bir kadın var ise, sen onunla evlenmeye karar vermiş isen, neden başka bir kadına yazıyorsun? Neden başka bir kadınla ilgileniyorsun? İnsanlar nasıl böyle karaktersiz olabiliyor? 

Çoğu zaman bir kadın olmasaydım diye düşünüyorum, böyle durumlara maruz kalmamak için. Çünkü insan diğer kişi için üzülüyor. O insan güvenip, hayatını sana teslim ediyor fakat sen hala başka kadınlarla ilgileniyorsun. Midem bazı şeyleri kaldırmıyor. 

Bazı kızlar ise bambaşka bir alem. Evlendiklerinde erkek tarafından maddi olarak o kadar inanılmaz şeyler istiyorlar ki, insan ister istemez ticaret anlaşması mı evlilik mi diye düşünüyor. Sen o insanla evlenmeye karar vermiş isen, o insanın maddi durumunu da biliyor isen, neden daha fazlasını istiyorsun? Neden erkek kazanmalı, ben de yemeliyim mantığı taşıyor bazı kadınlar? İnanılmaz bir durum. Evlilik hayatta birlikte yol almak değil midir? O erkek ömür boyu çabalayıp didinirken sen en güzel kıyafetleri nasıl kolaylıkla hiçbir çaba göstermeden giyebilirsin ki? Tuhafıma gidiyor. 

Eğer bir gün hayatta evlenmeye karar verir isem, böyle bir mucize gerçekleşir ise, aklımdaki kişiyi bulabilir isem; kendimin de çabalamadığı bir hayatı ondan isteyemem. Sırf benimle evlenecek diye ondan akıl almaz isteklerde bulunamam. Ve sevmediğim, sevildiğimden emin olmadığım bir insan ile de evlenemem. İnsan öyle bir insanla evlenmeli ki, bu kişi hayatta hiçbir zaman karşınızda değil, yanınızda olmalı, her sorunda, her konuda. Birbirinize iyi gelmelisiniz, birbirinizi anlamalısınız, birbirinize değer vermelisiniz. Aşkta mantık her zaman vardır. Mantıklı bir ilişki kurar iseniz, iğrenç çıkarlarınızı da gözetmenize gerek kalmaz. 

Eğer bir gün evlenmeye karar verir isem, umarım beni bu fikirden vazgeçirirler. Hiç evlenmemek, evlenip de mutsuz olmaktan çok daha iyi. İnsanlar böyle söylediğim zaman bana gülüyorlar. Gülmeyin. Etrafınızdaki çiftlere bakın, daha evlenmeden maddi durumlar yüzünden aralarındaki sevgi bitiyor, daha evlenmeden başkalarını hayal etmeye başlıyorlar, daha evlenmeden uyumsuzlukları gün yüzüne çıkıyor. 

İlişkilerden tiksinir duruma geldim. Umarım bir yerlerde gerçek aşkın hakkını vererek bu hayatı yaşayan insanlar vardır. Onların hayatta gerçekten birlikte yol aldıklarına, birlikte mücadele ettiklerine, birlikte her şeyi yaptıklarına çok eminim. Mutlulukları daim olsun. 

Devamını Oku »

Çarşamba, Mayıs 11, 2022

Aşık oluyorum desem...

Kalbimi açıp baksanız, hayvanlara ayırdığım yerin kocaman olduğunu görürsünüz. Neredeyse kalbime sokup, orada bütün kötülüklerden korumak isteyecek kadar çok seviyorum desem, az bile söylemiş olurum. Loki isminde tatlı mı tatlı, akıllı mı akıllı bir kedim var. O da bir yavru olarak doğmuştu ve büyütmüştüm onu. Şimdi kendisi anne ve altı tane yavrusu oldu. Her biri diğerinden tatlı, akıllı, şirin... ah! bu liste uzar da uzar. Henüz yeni doğmuşken hepsi iki avucuma da sığıyordu. Şimdi birisi bile avucumdan taşıp gidiyor desem ne dersiniz? Allah'ın yarattığı şu güzel canlıları nasıl sevemem? 
İlk doğdukları zamana ait bir fotoğraf bırakıyorum bakın buraya. 



O kadar miniklerdi ki elinize almaya kıyamazdınız. Hep bir kedi, altı yavruyu birden karnında nasıl taşır diye düşünürdüm küçükken, şimdi sebebini biliyorum: minicikler çünkü! Belki işaret parmağınızın boyu kadar oluyorlar doğduklarında. Martın soğuk zamanlarında doğmuşlardı ama çok şükür ki onlara çok sıcak, çok güzel bir yuva yapmış idim. Loki çok ama çok akıllı bir kedi. Söylediklerimizi anlıyor adeta!  Maşallah diyorum, yavrularına da çok iyi bakıyor. Bu süreçte ona yardımcı olduk, oldum tabii ki. Şimdi ise yavrular büyümüş durumda ve evimin bahçesini dağıtıyorlar desem yalan olmaz! Ektiğim bütün çiçeklerimi darmadağın ettiler, biber, domates vs ekmiş idim hepsini mahvettiler. Bahçeye bıraktığım çöp kutusu o kadar ilgilerini çekiyor ki, kurcalamadan yapamıyorlar! :) 

Neyse ki bahçe kapısından dışarıya çıkmıyorlar. Kapıya yaklaştıklarını gördüğüm anda kızıyorum hepsini geri çağırıyorum. Zaten beni gördükleri anda koşarak geliyor ve bacaklarıma tırmanıyorlar. Eğer bahçe kapısından dışarıya çıkarlarsa, araba çarpar diye çok korkuyorum. Birçok kedimi öyle kaybettim. 
Şimdi ise, buraya bugüne ait bir video bırakıyorum. Annelerini resmen devirip üzerine atlıyorlar. Görmeye değer bir manzara! Her gün onlarla mutlaka ilgileniyorum. Özellikle kafayı yememek için mücadele ettiğim zamanlarda. Nasıl iyi geliyor bilemezsiniz! 

DİKKAT! Video bağımlılık yapabilir. :) 



Devamını Oku »

Pazartesi, Mayıs 09, 2022

İnanç dediğimiz şey nedir? Namaz kılınca inançlı mı olursunuz?

Hayatım boyunca iyi bir insan olabilmek için çabaladım. Kimseye kasten bir kötülük yapmadım ya da incitici laflar etmedim. Benim kavgalarım bile hep ölçülü olmuştur. Kavga ettiğimi de pek hatırlamam ama neyse. 

Biraz inançtan bahsetmek istiyorum. İnanç konusu çok derin bir konu ben çok derinlemesine girmeyeceğim ama bazı durumlardan da bahsetmeden edemem. İnsanların bazılarında, Müslüman olmak için yeterli tek şeyin namaz kılmak ve oruç tutmak düşüncesine sahip olduklarını görüyorum. Hele bazı kişiler var ki 'hocalık' yapmakta üstlerine yok. Fakat baktığınız zaman kendi kanından olan engelli kardeşlerinin nasıl yaşadığından, ne yediğinden ne içtiğinden habersiz. Anne ve babanın, ondan önce Allah'ın bir emaneti olan o engelli kardeşin hayatı nasıl yaşadığından habersiz. 

Yetime söven, hakkı olmadığı halde hak yiyen, ağzından asla güzel söz çıkmayan, kıymet bilmeyen daha birçok şey sayabileceğim bu insanları dinlerken adeta kendinizi paralarsınız. Geri dönüp baktıklarında namaz kıldıkları, oruç tuttukları için fetva vermeyi kendilerinde hak olarak görürler. Yaklaşık 50 sene sonra namaza başlamış olan bir adam, eşinin hastalığıyla kolaylıkla dalga geçer. 
İnancı yanlış anladığınızı düşünmüyor musunuz gerçekten de? 

Namaz kılmak ya da oruç tutmak sizi teknik olarak Müslüman yapabilir ya da inançlı birisi yapabilir. Ama bunlardan önce de çok önemli olan bazı şeyler vardır: insan olabilmek gibi! Eğer insan değilsen, eğer kalbinde merhamet yoksa, eğer kıymet bilmiyorsan, eğer inancın getirdiği o maneviyatı üzerinde taşıyıp buna göre hareket etmiyorsan, namaz kılmanın ya da oruç tutmanın bana göre pek bir anlamı yoktur. 

Namaz kılmayan ancak yüreğinde merhamet seli taşıyan birçok insan var. Bu kişiler benim gözümde daha inançlıdır çünkü kalplerinde Allah inancı ve korkusu vardır. Namaz kılıp kılmamaları kendilerini ilgilendirir beni değil. Namaz Allah'a teşekkürdür, onu gün telaşının içinde oturup anmaktır, unutmamaktır, verdikleri için şükretmektir, onunla konuşmaktır. Bir insan hem bunu yapıp hem de acımasız bir insan olmaya devam ediyorsa, ona asla insan demem. O yalnızca acınası bir mahlukattır. 

Ben namaz kıldığım için merhametli değilim, benim merhametimin, insanlığımın namazla alakası yoktur. Ben namaz kılıyorum diye kimseye sen de kılmalısın demem. Ben inanıyorum diye kimseyi de inanmaya zorlamam. İnsanlar bana dönüp sen ne kadar mükemmelsin ki, bizi uyarıyorsun diyebilir. Kimsenin vebalini almak istemem. Velhasıl kelam, her namaz kılanı hoca sanmamak gerekir. Kalbinde merhamet iyilik olmalı. Alnı o secdeye temiz değmeli. Ben acımasız bir insan değilim, insanım sadece. Rabbim kabul ederse. Böyle insanları dinlerken oluk oluk beynimden sinirlerin aktığını hissederim. Ah bir ağzımı açsam neler söylemek isterim ama bakarım ki o yaşına kadar hiçbir yol kat edememiş birine, ben o yaştan sonra söylesem ne fayda? 

İşte bu yüzden iyi insanlar olmalı bu hayatta. Namaz kıldığı için inançlı değil, kalbinde merhamet olduğu için inançlı olan insanlar olmalı. Namaz kılmak, oruç tutmak, Kur'an okumak kişinin kendisinin bileceği bir şeydir. Ona kimse karışamaz ama yüreğinde merhamet olmayan, hayattaki manevi sorumluluklarını (engelli kardeşini ziyaret edip onunla vakit geçirmek gibi) görmezden gelen, buna rağmen bana dinden vaazlar veren o insanları çok da ciddiye alamıyorum kusura bakılmasın. Teknik olarak o an, orada kusabilsem, bu vaziyete kusardım. Onu da yapamıyorum, susuyorum en iyisi. Susalım.... hayırlısı.          


Devamını Oku »

Cuma, Mayıs 06, 2022

Ben kimim ki?

Ben kimim ki, insanlar benim verdiğim paraya muhtaç diye düşünürken, aklıma çok tuhaf bir anım geldi. Neden bu anı geldi bilemiyorum. Ama hatırladıkça hala hüzünlenirim. 

İlkokulda iken henüz 2.sınıf idik galiba tam bilemiyorum, beslenme çantamdaki çubuk ben yemeden kaybolurdu. Kim çalar, kim alır bilemezdim ve kimseye de bir şey demezdim. Bir gün bir arkadaşım tuzlu çubuğumu ve meyve suyumu arkadaşımız Recep'in çaldığını söyledi. Kendi gözleriyle görmüş. Hiçbir şey demedim çünkü Recep'in ailesinin durumunun olmadığını biliyordum. 

Bizim de durumumuz iyi sayılmazdı fakat yine de Recep'e neden böyle yaptığını sormadım. 

Fakat hal böyle olunca eve aç gitmeye başladım ve bir gün okulda rahatsızlandım. Annem beni sıkıştırınca durumu açıklamak zorunda kalmıştım. Recep'in ismini vermedim, ama o olaydan sonra bir daha da beslenme çantamdan hiçbir şey çalınmadı.  

Recep sadece yemeğimi değil, fiş dosyamı da almıştı. Eh tabii, onu doğal olarak geri almak zorunda kaldım. :) Sonra Recep ile çok iyi laboratuvar arkadaşı olmuştuk. O zamanlar bilgisayar yoktu, haliyle ansiklopediler imdadımıza yetişiyordu. Hey gidi günler!

Hayat ne tuhaf değil mi? Ben kimim ki, benim parama muhtaç insanlar ve yine ben kimim ki, benim böyle hüzün dolu hatıralarım var? 


Devamını Oku »

Ne gündü bu böyle! Kalbimi bıraktım da geldim.

Bugün beni çok etkileyen bir durumdan bahsetmek istiyorum. Yoğun geçen bir gündü fakat güzel değildi diyemem asla. İlk önce erkenden hastaneye giderek başladı gün. Biraz karışık bir mevzu o yüzden pek bahsetmeyeceğim fakat sonrasında biraz kafa dinleme fırsatı yakaladım. 
Uzun zamandır denizi izlemiyordum, bir süre denizi izleyerek düşündüm düşündüm düşündüm. Bazen insanlar için, bu kişi benim karşıma neden çıktı acaba diye düşünürsünüz. Neden ben bu kişiyi tanıyorum? Bu neden olmak zorundaydı? Tanımasam da olurdu gibi gibi düşünceler. Tuhaf elbette fakat mutlaka bir sebebi vardır, bilirsiniz. Neyse. 

Hava epey güzeldi bugün. Tatlı mı tatlı bir meltem vardı. İyi geldi diyebilirim kısaca. Sonra birçok işimi hallettim ancak bu yazıyı yazma sebebime hemen gelmek isterim. Mersin'in taş kaldırımlarında yürürken, "Bir şey diyebilir miyim?" diyen kibar bir sese dikkat kesildim. Akülü sandalyesinde bir adam, kucağında gazete topuyla birlikte, "Engellilere yardım için gazete almak ister misiniz?" diye sorunca, kalakaldım. Hareket edemedim. Orada öylece durdum. Bir an, onun yerinde ben de olabilirdim diye düşündüm, onun eli ayağı olmak istedim. Hep derim, engelli dediğimiz insanlar o kadar mütevazı, o kadar kibarlar ki! Bu adam da çok kibardı. Birkaç saniye boyunca gülümseyerek bekledim ve hemen yanına gidip gazete aldım. Fiyatını sorduğumda, "Gönlünden ne geçiyorsa." dedi ve ben bir kez daha kalakaldım. Ah gönlümden geçenleri bir bilebilsen! dememek için zor tuttum kendimi. 

Kalbimi hem hüzünlendiren, hem parçalayan, hem de mutlu eden bir anı oldu benim için. Ağlayasım geldi ancak tuttum kendimi. Onlar için çok güzel şeyler yapmayı diliyorum bu hayatta. Çok güzel şeyler başarabilmeyi diliyorum! Umarım Allah bana bunu yapabilecek sağlığı, gücü, kuvveti, motivasyonu hep verir ve ben de durmadan hep çabalarım. Umarım! 

Devamını Oku »

Pazar, Mayıs 01, 2022

Nasıl da özlemişim!

Yaklaşık bir buçuk aydır birçok şeye özlem duyuyorum. Aynı zamanda yaklaşık bir buçuk aydır da hiç durmayan bir koşturmacanın içerisindeyim. Bir şekilde devam ediyorsunuz, o güç inancınız sayesinde hep sizinle ancak bu yine de bedenen ve zihnen yorulmadığınız anlamına gelmiyor tabii ki. Hal böyle iken beni motive eden şeylere ihtiyaç duyuyorum. Somut şeylere... 

Böyle söyleyince ilk sırayı hayvan dostlarım alıyor tabii ki. Onlarlayken kendimi bile unutuyorum. 

Fakat yağmura da o kadar çok ihtiyacım vardı ki, nihayet bugün buna kavuştum. Yaklaşık yarım saat kadar olağanüstü güzellikte yağmur uğradı buralara. Dayanamadım ve bahçeye çıkıp altında dakikalarca bekledim. Saçlarım sırılsıklam olduktan sonra bile gitmedim. Mucize beni bütünüyle ıslatırken, üzerimdeki o verdiği rahatlama hissine bıraktım kendimi. Kapattım gözlerimi ve derin derin nefesler aldım uzun zaman sonra ilk kez. Yağmuru o kadar özlemişim ki, bunu yağınca daha iyi anladım. Kalbimdeki yükleri hafifletti anlık da olsa. Resmen terapi gibiydi benim için. 

Zihnimi arınırken, ilk kez pus olmadan bütün netliğiyle gördüm. Çünkü o kadar çok düşünüyor, o kadar çok detaylarda kendimi kaybediyordum ki, fark etmeden düşüncelerden oluşan bir pus yaratmışım, fark ettim. Bir yağmur insana bunları yapabilir mi diyebilirsiniz. Bana yapabiliyor. Yaz aylarını pek sevmiyorum. Belki de aşırı sıcak bir bölgede olduğum içindir ama kimin umurunda ki? Gökyüzünden kopup gelen su damlalarının altında sırılsıklam olurken, gözlerimi kapatıp derin derin nefesler alırken ve mutluluktan göğsüm kanat çırparken, kimin ne düşündüğü kimin umurunda? 
Yağmur yağdığı için o kadar sevinçliydim ki, serserinin birisi arabayla yanımdan geçip üzerime su sıçrattığında bile sinirlenmedim. Olabilir dedim, yağmur suyu sonuçta. :) Nasıl özlemişsem artık. Resmen burnumda tütüyormuş desem yeridir! Özlediğim birçok şeye böyle güzel kavuşabilsem ne güzel olurdu. Hayırlısı. 

Devamını Oku »

Pazartesi, Nisan 25, 2022

Anneanne Oldum

Hep söylüyorum, hayvanlar benim yumuşak karnım. Onlara bayılıyorum. Sayısını hep karıştırdığım birçok kedim var. Bunlardan birisi geçenlerde (neredeyse 1 ay olmuştur) anne oldu. Halbuki bir buçuk sene öncesine kadar kendisi yeni doğmuş bir yavruydu. Kedimin ismi Loki ve çok ama çok akıllı bir kedi. Tam 6 tane yavrusu oldu ve hepsi birbirinden şirin. Onlarla vakit geçirmeye bayılıyorum. Özellikle şu sıralar kafam o kadar dolu ki, bana çok iyi geldiklerini söylemem gerek. 

Doğdukları andan itibaren onlarla ilgileniyorum. Bu yüzden annesi beni çok seviyor. Bildiğiniz anneanne muamelesi görüyorum desem, yalan söylemiş olmam. Henüz çok küçükler ve çok tatlılar. İnsanlar ben onları severken, bu kız deli galiba diye düşünerek yanımdan geçip gidiyorlar belki de ama, kimin umurunda ki? Kedilerimle aramdaki bağı kimse anlayamaz diye düşünüyorum. 

Galerim onların fotoğrafları ile dolu ancak, iki tanesini sizlerle de paylaşmak istedim. Nazara çok inanırım, o yüzden bir maşallahınızı alırım! 





Devamını Oku »

Ben Böyle Değilim

"..."

Yani o anda işi dalgaya vurup durağa kadar muhabbetini yapsak da içimde dönüp duran şeylere engel olamıyorum. Basit bir mesele belki de ... ama insanlar karşılarına ne çıkarsa çıksın ister uzun sürsün bu engelleri aşmak, ister kısa.. olduğu gibi aşmaya çalışmıyorlar da her zaman bir kısa yol, bir kestirmeye sapıyorlar. Bilmiyorum, kabullenemiyorum belki de. Belki de ben de kısa yol seçtim hayatımda ama.. böylesi rahat insanlar gibi değildim diyorum kendime. Çünkü tuhaf. Ne bileyim, farkındalık yok.. har vurup harman savurma alışkanlık olmuş, hep bir şeylere dayanarak yaşları almış..umursamaz..daha başka türlü nasıl ifade edilir bilemiyorum "rahat".. İyi ki böyle değilim diyordum otobüse binerken. Hani doğal olarak aynı ortamdasın, sen kendini çektikçe doğal olarak da üzerine geliniyor.. "Hadi bir sigara içelim," diyerek aslında işi makaraya vursa da bu cümlenin seni rahatsız ettiği gerçeğini değiştiremiyorsun. Hayat o kadar karmaşık ki.. planı nedir, neden herkese farklı eller dağıtmıştır diye düşünürken kendince bir fikrin olsa da asla tam olarak neyin ne olduğunu bilemiyorsun. Dolayısıyla bu durum karşısında da sana doğal gelmeyen davranışlara tepki gösteriyorsun. 

Nedendir bilmem, içim bir insana ısınmadığı zaman o insanın benimle daha çok muhatap olası geliyor. Sanki bir çeşit işaret vermişim gibi kendime çekiyorum. Bu kısır döngüyü hiçbir zaman anlayabileceğimi sanmıyorum. Artık bir fikir de yürütmek istemiyorum. Yorulduk gibi ..zaten insanları anlamak zor iş ..hele ki umursamaz tavırlarını ..kolaylığa olan düşkünlüklerini. Kendimden bir iki örnek düşünüyorum ..haklı bir sebep buluyorum ama rahat insanlara bir sebep bulamıyorum. Hayatı tesbih yapmışım sallıyorum diyorlar galiba. Çok isteksiz ve çok kolay pes edebiliyorlar. Karşılarına çıkan en ufak bir engeli bile aşma konusunda rahatsızlığa düşüyorlar. O engelin üzerine gidip sınırları zorlamak ve bundan bir tecrübe kapmak korkutucu geliyor.. "kolayına kaçıyorlar.." ama hayat zor işte! Asla göründüğü gibi değil ve asla da bilinmiyor. Neden gözünün üstünde kaşın var sen kendince bir fikir üretsen de o kaşın neden orada olmak zorunda olduğunu asla tam anlamıyla bilemiyorsun. Hayatı akışına bırakmak dedikleri şeyi mi yapıyorlar diyorum, sonra dönüp kendi hayatıma bakıyorum. Bir şekilde hepimiz her şeyi akışına bırakmışız..ki zaman ilerliyor.. istenmese de mecburen hayat akıyor zaten.. ama bunu nasıl değerlendirip, süreci nasıl atlattığın mevzubahis ..

Değişik. Ben öyle değilim. Ben parayı bile kolay kolay harcayamıyorum, ömrümde kopya çekmiyorum. Bu kadar rahat davranamıyorum. Sevgilimle bir ev tutup beraber yaşayamıyorum veya onunla öpüşüp koklaştığım resimleri instagrama koyamıyorum. Ben böyle değilim. Ben garibim. Garip. Belki yobaz. Belki çağ dışı. Ama her şeyin bilincindeyim. Her şeyin. Sadece tercih meselesi kıvamına getirmiyorum o kadar. Beni benden önce durduran bir şey var içimde.. o şeyin doğruluğuna inancım tam.. belki iç güdü, belki altıncı his, belki de "karakter"...belki de inanç... ifade edebilecek kelime bulunur daha çok istenirse.. ama netice ve hissettirdikleri aynı olunca bir isim bile takmak o kadar da önemli değil.
Nerden bileyim bütün bunların neden olduğu şeyi? Basit bir insan olarak şaşıp kalmaktan başka bir şey gelmiyor işte içimden.
Devamını Oku »

Pazar, Nisan 24, 2022

Türkiye'nin Bilgi Sitesi - En Net Bilginin Adresi: Bilgi.net Sitesi Açıldı

Merhabalar öncelikle... 

19 Mart 2022 tarihinde, güzel niyetlerle, emek verilerek, Bilgi.net adında bir  Bilgi Sitesi açıldı. Güzel niyetler diyorum çünkü, internet dünyasında sırf para kazanmak için, insanların ne durumlara düştüğüne şahit oluyoruz zaman zaman. Bu site ise; insanlığı ilgilendiren, ilgilendirmeyen her konuda rehberlik edebilmeyi, bilgilendirmeyi, bilinçlendirmeyi amaçlıyor. Bunu gerçekten emek vererek, alın teri dökerek yapıyor. Hatta bazen uykularından feragat ederek, olur olmadık zamanlarda birçok sorunla uğraşırken bile emek vermeye devam ederek yapıyor. Bundan hiç şüpheniz olmasın!

Size Bilgi.net'in güzel niyetlerinden bahsetmeyeceğim ama bu niyetlerin öyle hafife alınmayacak, insanlığın bam teline dokunacak niyetler olduğunu söyleyebilirim. Yüzlerde masum gülümsemeler oluşturmaya niyetleniyoruz. 

Tahmin edersiniz ki, bu sitede ben de varım. Gerçekten emek veren bir ekibin içerisine dahil oldum. Eh beni biliyorsunuz, yazmak benim işim. Ben ortaokulda bile yazıyordum... Bilgi.net'te de severek yazmaya devam ediyorum. 

Sitede her konu hakkında yazı bulabilirsiniz, henüz çok yeni ancak ekip olarak güzel ilerlediğimizi düşünüyoruz. Sağlık, ilişki, beslenme, sinema, psikoloji vb. kategorilerine özellikle bakmanızı tavsiye ediyorum. Sitemizde birçok kategori var, sıkılmayacağınızı umuyorum. Ayrıca bu kategorilerdeki yazıların, emek verilen bütün içeriklerin özgün, ve bilgilendirmeyi amaçlayan yazılar olduğunu söylememe izin verin. Yalnızca para kazanmakla ilgilenmiyoruz; insanlara rehberlik eden, bilgilendiren yazılar yazarak bilinçli birer kişi olmalarını da istiyoruz. Ayrıca en başta da söylediğim gibi, çok güzel niyetlerimiz de var. 

Sitemize ziyaretinizi bekliyor olacağım. Bilgi.net yazısınız üzerine tıklayarak sitemize erişim sağlayabilirsiniz. Google'a, Bilgi.net yazabilirsiniz, hemen Benim Heybem bloğunun sağ köşesinde, Bilgi.net sitenin logosuna tıklayarak, siteye doğrudan da erişim sağlayabilirsiniz. Beni orada bulacağınızdan şüpheniz olmasın.
Sitemizin google haberler ve sosyal medya hesaplarının linklerini bırakıyorum. Dilerseniz takip edebilir, yazılarımızdan anında haberdar olabilirsiniz. Sevgilerimle...

Sitemizin Google Haberler Adresi: Bilgi Sitesi

Bilgi Sitesi - Sosyal Medya Hesapları

Devamını Oku »

Cumartesi, Nisan 23, 2022

Yargıların beni ne kadar tanır?


Yargıların beni ne kadar tanır?

Ne kadar doğru bir söz değil mi? Franz Kafka'nın dönüşüm kitabına ait bir söz. İnsanların yargıları bizi, beni ne kadar iyi tanır? Aslında hiçbir önemi olmamasına rağmen, yine de insanın sinirlerini bozan bir durum. Size ulaşamayan, sizinle ilgili en ufak bir durumu bile bilemeyen insanların meraktan delirdiğini görmek keyif verici olsa da, yine de negatif enerjilerini istemiyorsunuz.

Her insanın hayatında olduğu gibi, benim hayatımda da bu tür kişiler var. Eğer uyanık değilseniz, bu kişiler ağzınızdan her türlü lafı alabilirler. Telefonla uğraşma sürenizi bile, hayatınızda biri var düşüncesine yorumlarlar. Hatta yetmez sizi aşık, aklı başından gitmiş bir Leyla'ya benzetirler. Komik ve beyhude bir çaba gibi geliyor bana bu durum. Neler olup bittiğini öğrenmek için çaresiz girişimler gibi geliyor. Benden herhangi bir şey öğrenemediğinde çevremdeki insanlara sormaları daha da komik. Çaresizlik hatta. İnsanlar o kadar tuhaf ki! Gülsem mi diyorum da, neyse gülmeyeyim diyorum sonra. Gerek yok daha doğrusu.

Olasılıkları düşünüyorum da, asıl o zaman gülmek geliyor içimden. İnsanlar biraz kendi hayatlarına baksa ya... Benim sevgilim var mı, ben şu konu hakkında ne düşünüyorum, ben hangi işle ilgileniyorum, ben neyi seviyorum, ben neye önem veriyorum, ben neden telefonları açmıyorum, neden mesajlara geç yanıt veriyorum, ben neden sık sık aramıyorum, ben neden hayatım hakkında bir şey anlatmıyorum, telefon elimdeyken kime gülüyorum acaba, ben neden bu kadar soğuğum?... liste korkunç bir şekilde uzayabilir. :) Hatta bazen neden çok gülmüyorum? Gerçekten mi ya? Belki de bu dünyada çok gülen insanlardan birisi de benim. Deli gibi hem de... ama sizin için de üzülüyorum, bu gülümsemeyi göremiyorsunuz. :)

Demem o ki, eğer sizlerin de hayatında bu tip insanlar var ise (akraba, arkadaş, eş, sevgili vb. fark eder mi?) suskun kalmaya devam edin. Sükunet huzur bu dünyada. Hem merak edilen olmak, azıcık ego olacak ama müthiş bir duygu, kabul edelim. :)

Gitmeden, şu sıralar konuyla alakası olmasa da, çok sık dinlediğim müziği paylaşmak istiyorum sizlerle. Keyifli dinlemeler.



Devamını Oku »