Geçenlerde annem bir rüya görmüştü. Dedem ve anneannem rüyasına gelmiş, onu çağırıyorlarmış. Zaten annemin sağlığından endişe eden, hatta bu sebep yüzünden doğru dürüst uyuyamayan bir insanım. Bu çok ama çok uzun bir hikaye ancak rüyayı duyunca, kendimi bıraktım. Ben hep kendini tutabilen, kimsenin yanında ağlamayan bir insanım ancak annemle marketten dönerken hüngür hüngür kaldırıma oturup ağladım.
Düşündükçe kendime çok kızıyorum. Kendime çok ama çok kızıyorum. Nasıl olur böyle bir şey diye düşündüm. Sanırım çok hassas bir insanım, ne kadar güçlü görünmeye çalışsam da bu kaçamayacağım bir gerçek.
Anneannem ve dedem öleli çok oldu. İkisini de çok özlüyorum, yoklukları hayatımızın her köşesinde hissediliyor. Hafta sonu mezarlarını ziyarete gittim. Ve ne yaptım biliyor musunuz? Dedemin mezarının başına geçip, ona "Annemi çağırma." diye yalvardım. Biraz başım da döndü sanırım, bilemiyorum, sağlığım da pek iyi değildi ancak çok yalvardım, bunu hatırlıyorum.
Zaman zaman kendime karşı sertçe uyarılar yapıyorum. Güçlü olabilmek, güçlü görünebilmek için ancak insan içine atmaya devam ettikçe bir noktadan sonra içi çürüyor sanırım. Geçen gün saçlarım açıkken, annem saçlarımdaki beyaz telleri fark etti ve şok oldu. Hala hatırladıkça gülüyorum. "Sen benim yaşımda mısın, bu beyazlar ne böyle? Bir sürü var." diyor. 😂
"Anne bütün bu beyazlar iki sene içerisinde oldu, çoğu da geçtiğimiz dört ay içerisinde oldu." dedim, anladı tabii sustu sonra. Bir film vardı, unuttum, adamın içindeki her sıkıntı saçlarını beyazlatıyordu anında...benimki de o durum galiba. Saçlarımı boyamayı hiç düşünmüyordum ama birkaç seneye boyamak şart olacak gibi, hayırlısı. 😂 Rabbim sevdiklerimizi hayatımızdan eksik etmesin. Bu hayatta en büyük korkum bu.