Sayfalar

Benden Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Benden Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pazartesi, Şubat 05, 2024

Keşke hissetmeseydim

İnsan bazı şeyleri söyleyemez, hayatı boyunca. Bu o kadar acı bir şey ki aslında. Duyduğum acıyla, gözyaşlarıyla yazıyorum şu an bu yazıyı. 
Her zaman duygularımızın kölesi oluruz. Bu dünyada acıyı da, mutluluğu da, korkuyu da, arzuyu da, bitmişliği de, tükenmişliği de hissettiren tek şeydir duygular. Ve insan kapalı bir kutudur, asla söyleyemedikleriyle bir gün ölür gider. 

O kadar yoruldum ki bazı şeylerden, bazı duygulardan, hissetmemeyi dilediğim an, o kadar çok ki, bu hayatta. Dünya hassas kalpler için cehennemdir" cümlesi, gerçekten de çok doğru aslında. Cehennem gibi bir his, o hissin nasıl olduğunu bilmesem de, tarif etmek için bu kelime çok ağır ve anlamlı geliyor. Çoğu zaman geçmişe dönüp de bazı şeylerin olmaması için çaba vermek isterken buluyorum kendimi, bazı şeylerin hissedilmemesi için. Yok etmek istiyorum her şeyi, çünkü çok acıtıyor, yoruyor, kırıyor beni. Kendimi aşırı zehirliyorum ya da yaş aldıkça tahammülsüzleşiyorum her şeye karşı. 

İnancımı da yitiriyorum galiba... ben kimseye kötülük yapmadım ki. Bir imtihan olsa da, artık gücümün kalmadığını hissediyorum. Artık gücüm yok, taşıyamıyorum bu duyguları. Ben kimseye kötülük yapmadım, ama o kimseler nasıl da kötülük yapıyorlar bana karşı. Sanırım bu yüzden, asla ama asla hakkımı helal etmeyeceğim, asla. Günün birinde ölür isem, arkamda hatırlanacak bir isim bırakır mıyım bilmem ama ah bırakacağım kesindir. Çünkü ben, iyi bir insan olmak için çabaladım hep, iyi duygular besledim her zaman ama bunun kıymeti asla bilinmedi - bilinmeyecek gibi. Hayırlısı olsun, ne diyelim. Keşke, keşke duyguları hissetmeseydim. İnsanlar soğuk duvarlarıma çarpa çarpa çürüseydi ve ben en ufak bir vicdan azabı duymasaydım. Beni köleleştiren o duyguları hissetmeseydim keşke, bu nedenle de yalnızlık daha kolay olsaydı. 

Ama bir gün, biliyorum ki, değişebilir her şey. Bir gün, silebilirim her şeyi, yok edebilirim, içimde hiç kabuk tutmayacak bir yara kalacağını bile bile. Biliyorum. Bu hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değil, hayat bunu acı ama esaslı bir şekilde öğretiyor insana. Öğreniyorum. 

Devamını Oku »

Pazartesi, Ocak 29, 2024

İnsan yalnızca kendisine iyi olmalı galiba

İnsan...insan kendinden yorulur mu? Elbet, yorulur. Kendimi çok fazla zehirlemeye başladığımı hissediyorum, özellikle son zamanlarda. Herkes sahteymiş gibi geliyor nedense. Herkes çıkarları doğrultusunda hareket ediyormuş gibi. Bu benim zihnimin bana oynadığı bir oyun mu, yoksa gerçekten de insanlar böyle mi? 

İnsanlar hep böyle çıkarcı mı? İşleri görülsün ve de işleri görülene kadar insan rolü oynasınlar, sonrasında ise her şey başa dönsün geri. Sanırım tahammül edemiyorum artık. Geçmeyen baş ağrılarına sebep oluyor bu durum. İnsanlarla ilgili yaşadığım hayal kırıklıklarından yoruldum. Gerçekten yoruldum. :) Bahanelerden de yoruldum, yalanlardan da. En çok da kendimi zehirlemekten ve hep de "iyisini umut etmekten" de yoruldum. Ben iyiyi düşündükçe, iyi niyetle yaklaştıkça, iyiliği umdukça, kimsenin benim kadar çaba vermediğini görüyorum. Kimse ben değil. Hayat kısa. Ölüm bir an kadar yakın. Kimse ben değil evet bunu kabullenemedim daha ama saygıyı da mı hak etmiyorum? Ben kötü bir insan değilim. Ama galiba insanlar kötü. Hem de çok. Bu dünyada iyi olmak ne kadar zor. Ama insan, kendine iyi olmalı galiba... kimse için değil, kendisi için. Çünkü ölüm insana yalnız gelecek... yalnızca kendisi için gelecek. 

Devamını Oku »

Salı, Ocak 02, 2024

Sevginin olduğu bir yerde, kimse incinmez

Bilgisayarda çalışır iken, geri planda fon müzikleri dinlemeyi seviyorum. Ruhumu yormayan, bunalıma sokmayan ya da başımı daha fazla ağrıtmayan müzikler. Şu an çalışır iken mesela, Hans Zimmer'ın, Top Gun: Maverick filmi için, Lady Gaga ile birlikte bestelediği "You're Where You Belong" müziğini dinliyorum. Sakinleştirici ya da gözlerimi kapattığımda, huzur veren bir etkisi var. Galiba bu yüzden fon müziklerini çok seviyorum. 

Açıkçası, kafamın biraz sakinleşmesine ihtiyacım var. Bazen sırf bu sebepten, odaklanamıyorum. Gözümün önünde akıp gidiyor hayat. 

Birkaç gündür ise, hikayesini duyduğum bir insanı düşünüyorum sürekli. Her düşündüğümde, beynimdeki nöronların hepsi onu düşünmem için etkileşime girdiği her an, her salise, aynı anda kalbime bıçak saplanıyor sanki. Uyandığım, uyuduğum, yediğim, içtiğim her anda aklıma geliyor. Kendi kendime, "acaba yemeğini yedi mi?" diyorum ya da "Dışarısı soğuk, acaba yine onu dışarıda bıraktılar mı?" 

Veya, "İstediği an, istediği gibi banyo yapabiliyor mu?" ya da, "Cebinde parası var mı? Ona para veriyorlar mı? İstediği bir şey var mı? Yemek istediği, almak istediği?" En basitinden, "Telefonunda kontorü var mı? Konuşabiliyor mu kimseyle?" Bu ve buna benzer şeyleri düşünüyorum sürekli. "Anne babasını özlüyor mu? Anne babasının yanına gitmek istiyor mu? O enkazdan kurtulmamış olmayı diliyor mu?" Kalbim ağrıyor. 

Bir fotoğrafını gördüm, kalabalık bir sofrada, en uçta oturmuş, herkes gülümseyerek kameraya bakarken, o sadece, öylece bakıyor. Gülümsemesi yok, ait olmadığı bir yerde oturuyormuş gibi bir ifade var yüzünde. Sanki aklından, "Acaba beni burada istiyorlar mı?" diye geçiriyor ya da "Bana acıyorlar mı? Ben bu insanlara muhtacım." diyor belki de. Ruhu acıyor belki de, kalbi acıyor. Bir bardak su bile istemek zor geliyor. Ait olmadığı bir yerde. 
Belki üzerine örtmesi için verdikleri battaniye bile temiz değil, temizlenmiyor. Hor davranıyorlar belki de, üzücü konuşuyorlar, gücendirip, içten içe ağlatıyorlar. 

Bu yazıyı yazarken bile, tam olarak neden bahsettiğimi yazmak istemiyorum çünkü bilgisayar başında iken hüngür hüngür ağlarım diye korkuyorum. Şu satırları yazarken bile ekranı puslu görüyorum. Sanki gözyaşlarım akmak için bekliyorlar. En çok, en çok üzüldüğüm, en çok ağladığım şey, onu bir battaniyeye koyarak iki kat yukarı çıkaran insanların ellerini öpmeye çalışması ve onlar, onu taşırken bağıra bağıra ağlaması. 

Hayatın adaletini sorgulamak bana düşmez ama ne olur, lütfen, yalvarıyorum, yaşadığı hayattan soğumasın bu insanlar. Bu insanlar, yaşadığı hayattan soğuyacak derecede zulüm görmesinler. Bu insanlarla ilgilenen, onlara bakan, onların sorumluluğunu üstlenen insanlar vicdanlı, merhametli ve sevgi dolu olsun. Lütfen. 
Hayatları zaten zor ama bir de onlara iyi bakmayan insanlara muhtaç olmasınlar. Bir bardak su istemeye çekinmesinler. İyi olsunlar. Lütfen. Lütfen, rica ediyorum. Çünkü, sevginin olduğu bir yerde, kimse incinmez. Sevgi, daima kazanır. 

Devamını Oku »

Pazar, Ekim 01, 2023

...

Şu sıra, her şey üst üste geliyor. Hayrolsun, ne diyebilirim? Biraz yoruldum galiba, uzak yerlere gitmek istiyorum. Uçsuz bucaksız gökyüzü olan, yokuş aşağı rüzgarların arasında yürüdüğümde, yolumun denize çıktığı bir yere. Yolun sonunu göremediğim ama yolun sonunun, sonsuz bir mavilik olduğu bir yere. Uzaktan denizin dalgalarını duymak istiyorum, öten kuşların sesini dinlemek istiyorum. Çıplak ayaklarla yumuşacık çimenlerde yürümek istiyorum. Yoruldum. 

Her zaman, hem de her zaman, hayatımın her alanında hak etmeyen insanlar için çok çaba verdim. Her zaman iyi niyetli bir insan oldum ve öyle yaklaştım. Değer verdiğim için değerle yaklaştım ama görüyorum ki bu umurunda değil insanların. Bundan sonra ben de öyle davranacağım. Bir ayna olacağım artık. Ne görüyorsam yansıtacağım. Kendi bencillikleri sebebiyle beni kullanmaya çalışan insanlar, hayal kırıklığı yaşayacak. Ben hep içime attım, bundan sonra bu olmayacak. 

Çok uzatmadan yollar ayrılacak, karar verdim. Gerçekten çok uzamayacak. Daha fazla kendimden vermeyeceğim, daha fazla değil. Artık değil. Kimse benim sağlığım kötü olduğu halde verdiğim çabanın, emeğin, mücadelenin farkında değil. Sorun yok. Artık bunların hepsi bittiğinde, bir şeylerin yokluğu tokat gibi çarpacak, biliyorum. 

Ekimde full sağlık için koşturacağım, neredeyse her hafta birine randevum var. Neler olacak, neler duyacağım bilmiyorum. Her şeyin hayırlısı. 

Son zamanlarda elimi incitmiş idim, hala iyi değil ama sağlık olsun, ne diyelim. 

Sonsuz maviliğe, sonsuz yeşilliğe, sonsuz gökyüzüne doğru yürümek istiyorum... 

Devamını Oku »

Cuma, Eylül 08, 2023

İlginç şeyler işte

Doğum günüm yaklaşırken, yine ilginç şeyler düşünmeye başladım. Geçen gün, bir arkadaşım odasını baştan aşağıya düzenlediğini söylemiş ve odasının bir görüntüsünü bana atmıştı. Odasında o kadar çok eşya vardı ki, ister istemez kendimle kıyasladım. 
Hayatın dinamikleri bana hep tuhaf gelmiştir. Bu kadar göreceliği anlamaya çalışmak yorucu çoğu zaman ama yine de ilgimi çekiyor işte. 

Arkadaşıma da, "Benim bu kadar eşyam yok, biliyor musun?" dedim. "Bunu şimdi fark ettim." diye ekledim. Gerçekten de öyleydi. Kendi kendime düşündüm: nedeni ne olabilir? Bu, beynimin ben farkında olmadan yaşamıma uyguladığı bir müdahale miydi, yoksa bu benim tercihim miydi? Bilmiyorum.

Ancak şunu düşündüm... Yarın bir gün ölürsem, varlığımı silmeleri zor olmayacak gibi. Eşyalarımı kolaylıkla paylaşabilecekler çünkü birkaç parça kıyafet, hatırı sayılır sayıda kitaplarım var -zaten çoğunu bağışladım- sadece o kadar. Ne kadar az. Daha fazla ne olabilirdi, bilmiyorum, çok da umurumda değil aslında fakat ölüm kurcaladı aklımı biraz. Ölürsem, geriye benden pek bir şey kalmayacak gibi geldi. Baktıklarında, "Sanki hiç yokmuş gibi yaşamış." diyecekler belki de arkamdan. Sanki hiç varolmamış gibi yaşamış, diyecekler. Kız kardeşlerim, benim sevdikleri eşyalarımı aralarında paylaşacak muhtemelen. Belki de kavga bile edecekler bunun için, bilemem. Çok fazla parfüm, makyaj vb. malzemem yok, neredeyse bir elin parmaklarını geçmez, ama onları da paylaşacaklar eminim. Ayakkabılarım da çok yoktur, bir iki tane belki ama onlar da kıymetli olacak. Dilerim birbirlerini incitmeden yaparlar bunu. Yoksa üzülürüm. Umarım aynı özeni kitaplarım için de gösterirler, onlara da kıymet verirler umarım...

Günün sonunda eşyalarımı dağıtmaları zor olmayacak, çok kolay halledilecek bu iş. Hani öyle olur ya... ölenin eşyaları kaldırılır, ihtiyacı olanlara verilir, sanki o hiç varolmamış gibi bütün yaşam izleri silinir. Geriye fotoğraflar kalır, anılar kalır, evin içerisindeki zamanla silikleşen varlığı kalır. Muhtemelen ben de öyle olacağım. Ne kadar az yer kaplıyormuşum meğer hayatta, evde... bana ait ne kadar az şey var. Bununla yüzleşmek garip... 
Galiba çok yoruldum. Epey yoruldum. Hayırlısı her şeyin. 

Devamını Oku »

Perşembe, Temmuz 13, 2023

Hep yalnızlık var sonunda, yalnızlık ömür boyu

Geçtiğimiz günlerde MFÖ'nün değerli bir üyesini, Özkan Uğur'u kaybettik. Neden bilmiyorum, MFÖ müzikleri hep içimde yara açar sanki, ya da zaten var olan yaralara dokunur, o yüzden çok fazla dinlemem, belki bir iki kez yalnızca. Fakat şu sıralar dozunu düşünmeden, MFÖ dinlemeye başladım yeniden. 

Nasıl bir insanım, neden böyle bir insanım bilmiyorum. Bazen o kadar yoruluyorum ki kendimden. Nasıl da iyi olurdu umursamaz olmak, umursamamak her şeyi. Her şeyi düşünerek üzülmemek. Geçip gitti demek nasıl da iyi olurdu. Unutmak bazı şeyleri, ne iyi olurdu. Geçmişi değiştirmeyi çok isterdim mesela. Bugün olmaması için bazı şeylerin, bugün yok edemediğim birçok şeyin, geçmişte olmaması için, geçmişi değiştirmeyi öyle çok isterdim ki. Geçmişten bugüne gelmemesi için. Böyle bir kadın olmak zor. Çivisi çıkmış dünyada, hassas duygulara sahip olmak, masumca düşüncelere sahip olmak...zor. Cam gibi kırılmaya müsait hemen. Bir seçim mi yapmalıyım ben? Ne seçmeliyim? Böyle bir kadın olmaya devam mı etmeliyim, yoksa ... bilmiyorum. Neyi tercih etmeliyim? 

Bazen her şeyi yok etmek, bitirmek, resetlemek istiyorum. Bilhassa kendimi. Uzaklaşmak, gitmek istiyorum bazı şeylerden. Kafamın rahat olmasını istiyorum, bilhassa kalbimin. Ruhumun. Her neyse. Bu girdap hiç bitmeyecek gibi, belli ki, hep de böyle olacağım. İnancımı kaybediyorum. Kaybediyorum... 

MFÖ'nün Yalnızlık Ömür Boyu şarkısını ekleyerek bitirmek istiyorum bu yazıyı. Şarkıda da söylediği gibi; hep yalnızlık var sonunda, yalnızlık ömür boyu. 


Senle beraber olsam da sevgilimAyrılsak da ölsek de bu yoldaHep yalnızlık yavrumYalnızlık ömür boyuYalnızlık ömür boyu
Senle beraber olsam da sevgilimHiç görmesek birbirimizi özlesekÖmür boyu bağlansak daSevinsek de üzülsek deYalnızlık ömür boyu
Birden sen gelsen aklımaSeni unutsam bazı bazıMeraklansam gizliceDelice kıskansam seniHep yalnızlık var sonundaYalnızlık ömür boyuHep yalnızlık var sonundaYalnızlık ömür boyu
Devamını Oku »

Salı, Nisan 04, 2023

Tırtılın hazin sonu

Şu sıralar kendimle pek aram yok, galiba kimseyle de pek yok, bilemiyorum. 
Bazı şeylere dair umudumun her geçen gün daha da azaldığını görüyorum, titrek bir mum alevi gibi, yandıkça bitiyor sanki, eriyor ve göl oluyor umutlarım dipte. Mumdan geriye kalan ip gibi, o gölün ortasında öylece duruyor gibiyim. 
Büyük bir boşluk da var. Beni en çok elden bir şeyin gelmemesi üzüyor bazı konularda ve elimden gelebilecek şeyleri yapacakken de, bazı şeyleri harcayacak olmam üzüyor daha da çok. 
Hayatın saçma sapan matematiği işte diyeceğim ama diyemiyorum. O motivasyonla ilgili her şey saçmalık, kuru sözler vs. hepsi komik geliyor. 
Motivasyon videoları izle hayatta kal, cesaretli ol, güçlü ol saçmalıklarına daha fazla tahammül edemiyorum. 
Kaderci anlayış için de iki kelam etmek isterdim ama inancım buna izin vermiyor. 
Yaşamda varlığınızı sorgularken ne ile karşılaştınız? ya da karşılaşamadığınız o şey, o insan kim? 
Keşke böyle bir insan olmasaydım. Bütün saçmalıkları bir kenara koyuyorum ancak keşke böyle bir insan olmasaydım. Bir yığın saçmalıktan ibaretim. Saçmalığın daniskası gibi bir şey. Bildiğiniz bu kişiyi unutun, çünkü o aslında bir saçmalık. Tırtıldan kelebeğe dönmeye çalışırken tam o esnada bir kuş onu yemiş. Bilin bakalım ne olmuş sonrasında? Kuşun dışkıladığı gaita! İşte tırtılın hazin sonu. Ne acı ama. Şak şak! Tiyatro bitti.  

Devamını Oku »

Cuma, Ocak 13, 2023

Böyle bir akşam yaşar mıyım?

Bir yaz akşamında, elimde sıcak bir bardak çay varken deniz kenarındaki herhangi bir bankta uzun uzun oturmak istiyorum. Tam o anda, tatlı, keyifli bir sohbet ne iyi giderdi kim bilir? Rüzgarın o tatlı esintisine karışan kahkahalarım, hiç susmayan çenem, keyifli, mutlu ve o ana sahip olduğum için edeceğim şükürler içinde müthiş bir akşam olurdu hiç şüphesiz. 
Susmazdım sanırım, konu konuyu açardı, vakit su gibi akardı, sabaha kadar oturabilirdim. Ruhumun tatlı tatlı mayıştığını, üzerimde ne stres varsa hepsinin akıp gittiğini hissederdim mutlaka. 
Çayla aram pek iyi değildir ama öyle bir anda, bardak bardak içerdim belki. Hafif üşürdüm ama önemsemezdim, sürekli gülümserdim çünkü içimden gülümsemekten başka bir şey gelmezdi. Anı durdurmak isterdim muhtemelen. Üzerimde rahat bir kıyafet olmalıydı elbette. Belki etek giyerdim? ya da rahat bir pantolon. Ayağımda kolayca çıkan yaz ayakkabıları olurdu, çıplak ayaklarımı sallardım sürekli. Saçlarımı açık bırakırdım ancak tepede küçük bir topuz yapardım, çünkü çok kıvırcıklar, uzaktan sokak lambasının altında bonus kafalı bir kız olarak görülmek istemezdim haliyle. 
Kendi sesimi duymayı pek sevmiyorum ama muhtemelen denizin dalgalarına en çok benim sesim karışırdı, çenem yorulmazdı. Çaydan sonra dondurma güzel giderdi kesinlikle. Sade, vanilyalı olandan şöyle epey bir alırdım. Sıcakta damlamasın diye muhtemelen dondurmanın tadını alamadan hızlı hızlı yalar bitirirdim. Hayattan bahsederdim, kendimden, düşüncelerimden, belki güzelliklerden belki de acılardan bazen. Anlatacak o kadar çok şey olurdu ki. Bazen hüzünlenir, bazen ne diyeceğimi bilemez, bazense bir şeyi anlatırken aklıma gelen diğer şeyleri anlatmak için sabırsızlanırdım. Kalbimle konuşurdum, ruhumla... Öyle güzel bir akşam olurdu ki, hiç şüphesiz ömrüm boyunca asla unutmazdım. Ruhum yorulmazdı, aksine ruhumdaki yorgunluklar giderdi. Çok ama çok iyi gelirdi hiç şüphesiz. Öyle işte...
Devamını Oku »

Salı, Aralık 27, 2022

2022 Nasıldı? Bilemedim

(Çalışma masamın üzerindeki üçlü kum saatim ve bana her daim rengiyle huzur veren el emeği yunus balıklı anahtarlığım.)

Yeni bir yıl daha başlıyor. Zaman su gibi akıp giderken 2023'ün de su gibi geçeceğini düşünüyorum. Zaman 2019'dan sonra hızla akmaya başladı sanki ya da bana öyle geliyor bilemiyorum. 2022 çok zorlandığım bir sene oldu her anlamda. Gücümle sınandım, hislerimle sınandım. Çok yorgunum desem az bile söylemiş olurum. Çok yoruldum galiba, bedenen de ruhen de, yoruldum gerçekten. Yetişmeye çalışmaktan birçok şeye, çok fazla insanla muhatap olmaktan, dinlenemeden bir sonraki güne uyanmaktan gerçekten yoruldum bu sene. Uyku düzenim tamamen karıştı, gecem gündüzüm oldu çoğu zaman, gündüz ise hep gündüz olarak kaldı. Hislerimin ezildiğini, önemsizleştiğini fark ettiğim bir yıl oldu yine 2022. Hayatta duygusal olarak baktığım birçok şeyde hayal kırıklığına uğradım, asla hislerimin karşılığını alamadım. Susmak da yordu beni biraz, susmak zorunda kalmak da. Çünkü, insan konuştuğunda ve bunun hiçbir şeye faydası olmayacağını bildiğinde, hep susmak zorunda kalır. Hep sustuğum, hep içime ya da ekşi sözlüğe kendimi döktüğüm bir sene oldu. Galiba çok devrik cümleler kullanıyorum bu yazıda, gelişine yazıyorum düzeltmeye çalışmadan. 

Yine bu sene benim için yeni bir yolculuk başladı. Bu yolculuk nasıl ilerleyecek, zaman ne gösterecek bilmiyorum ama sevdiğim işi yapmaktan dolayı mutluyum. 

Gelecekle ilgili olumsuz konuşmayacağım, olumlu düşünmeye açık olsam da, bazen ruh halimin getirdikleri ile kafam karışabiliyor, bazen hissettiğim yalnızlık gerçekten beni boğuyor. Sonra yine toparlansam da bazen anlık da olsa iyi hissetmeyebiliyorum sanırım yorgunluktan da olabilir bu durum. Yine de yalnız olmak gerçekten zor bazen. Gerçekten zor. Tatlı bir sohbete, huzurlu bir bağa, ince düşünceye, anlamlı güzel, iyi hissettiren sözlere ihtiyaç duyuyor bazen insan, bu bir gerçek. Bu gerçeğimden hiç kaçamadım, ne kadar kaçmak istesem de. 

2023 neler getirir bilemiyorum ama ailemi götürmesin yeter ki benden. Huzurlu, sağlıklı, mutlu, kendi yollarımıza gitsek bile her daim kalpte beraber olmamızı diliyorum. Bu yıl gerçekten bazı kararlar verdim, umarım uygulayabilirim. Benim için bir dönüşüm yılı olmasını umuyorum. Kalben, ruhen, bedenen buna ihtiyacım var. Gücü hep kendimden aldığım için ve hep güçlü olmak için çabaladığım, hep güçlü görünmek için uğraştığım için pilim bitmek üzere. Tabii mücadeleyi bırakıyorum demek değil bu, yalnızca içimi döküyorum sayfalara, dökmezsem iyi hissetmeyeceğim gibi. Ben yine pozitif bakmaya, pozitif hissetmeye çalışan ve mücadeleyi istese de bırakamayan bir Esra olarak devam edeceğim yüksek olasılıkla.Sevgilerimle. Gitmeden son zamanlarda sıklıkla dinlediğim bir müziği bırakayım aşağıya. Şarkıyı dinlemekten eskittim iyice. Manidar. 



Devamını Oku »

Cuma, Aralık 23, 2022

Yan benimle

Bazı şarkılar insanın içindeki hisleri acı acı yakıyor. Hissettiğiniz, belki de daha çok hissetmek istediğiniz duyguları benliğinize yüklüyor adeta, geçici de olsa. Hani nisan ayında açan o pembe güllerin güzel koktuğunu bilirsiniz ancak o gülü koklamadıkça tam olarak nasıl bir his olduğunu anlayamazsınız? İşte bazı hisler de böyledir. O hislere kendinizi kaptırmak istersiniz ancak bu mümkün değildir, işte şarkılar size o hislerin ne kadar yakıcı olabileceğini hissettirir. Sıla'nın Yan Benimle şarkısı da böyle bir şarkı. Yanık yanık bu şarkıyı söylüyorum bazen. Hayatta imkansız o kadar çok şey var ki, en iyisi mi duyguları kızgın ateşlerle kapamak en derine, sonra toprak dökmeli üzerine. Her geçen gün daha da fazla toprak...artık ne kadar mümkün ise. 

"Kafeste sözler susuyor şimdi,
Uçurur zaman hele du'bakalım.

Gezdim seni sokak sokak, vallahi yok hesap kitap!
İçimde avaz avaz yan, yan, yan benimle..."



Devamını Oku »

Perşembe, Ekim 06, 2022

Aklım bulanık

Birkaç gündür babamın pek tadı yok. Bu durum bana, birlikte en son acilde sabahladığımız zamanı hatırlattı, zor bir gündü. 
Acilde beklerken, yürüyerek göğsünü tutan, ağrıdan inleyen bir adam girmişti içeriye. Zaten gergin, üzüntülü, uykusuzdum ve açıkçası güçlükle ayakta duruyordum. Onu öyle görünce anında kalp krizi geçirdiğini anladım. O gün gece üçte girdik acile ve sabah yedide çıktık. Yapılan tedavi işe yaramadı ve eğitim araştırma hastanesine gitmek zorunda kaldık, meğerse bir kriz geçiriyormuş babam. Her neyse... 

Biz acilde beklerken gelen o adamın kimliğini istediler önce ve yakını olup olmadığını sordular. Tek başına gelmişti, üstelik son on beş gündür de çok stresli günler geçirmiş. Ben babamın yanındayken, onun yanında kimsesinin olmamasına üzülmüştüm. Tansiyonunu ölçtüler ve nabzı da tansiyonu da çok ama çok yüksekti. Eğitim hastanesinde babama yapılan işlemleri bildiğim için, bu hastaya da aynısını yapılmasını bekledim ama hiçbir gelişme göremedim. Adam her an ölecekmiş gibi bağıra bağıra göğsünü tutuyordu, ölür diye çok korktum. 

Biz o gün, acilden çıkıp eğitim hastanesine gittik ama benim aklım hala o adamda kaldı. Acaba iyi mi? Kalp krizi mi geçiriyordu? Yaşıyor mu? hala o adamı düşünüyorum. Hiç aklımdan çıkmıyor desem yeridir, özellikle şu son birkaç gündür daha çok düşünüyorum. Kalp, insanı öyle çok yoruyor ki. Acaba onu yoran biz miyiz, bilmiyorum. Herkese sağlık ve şifa diliyorum. 

Devamını Oku »

Cumartesi, Ekim 01, 2022

Bazı rüyalar öyle güzel ki...

Bu sabah, rüyamda rahmetli anneannemi gördüm. Uzun zamandır rüyalarıma girmiyordu, nasıl özlemişim, nasıl özlemişim! 💖
Bazı insanlar neden ölür ki? diye düşündüğüm insanlardandı o. Anneanne demek, anne demek benim için. Ve anneannem çok kıymetliydi. 
Anneannemin çiçek bahçeleri vardı o yaşarken. Boyunu geçen çiçekler... onun boyu kısacıktı çünkü, ne tatlıydı. Yukarıdaki fotoğrafta da görüyorsunuz zaten. Rüyamda ise bana çiçek toplayıp veriyordu, her çiçeği nasıl ekeceğimi, ona nasıl bakacağımı anlatıyordu. Rüyamdaki ev başkaydı, küçük, ahşap tatlı bir evdi ve anneannem orada tek başına yaşıyordu. Vedalaşırken de ona sıkı sıkı sarılıp anneanne diye ağladım. Sanki onun öldüğünü biliyormuşum da, ona veda ediyormuşum gibiydi. 😔 Hayrolsun... 🙏

Onunla geçirdiğim vakitleri hatırlıyorum, ne güzel günlerdi. Bana nasıl gülümserdi. O yatalakken lazımlığını temizliyorum diye nasıl utanırdı benden. Babam eliyle ona yemek yedirirdi. Her gittiğimde bana mutlaka harçlık verirdi. :) Bazen ben isterdim ondan, hiç yok demez elini hemen cebine atardı para vermek için. Onlara kalmaya gittiğimde engelli teyzemle beraber beni yıkarlar, saçlarımı tararlar, karnımı doyururlar, ne istersem yaparlardı. O günlerin tatlı anıları, içimi ateş gibi yakar hala. Çok ama çok küçük olsam da, hepsi zihnimin köşelerinde dans eder alevler gibi. Zamanda geriye gidebilmek, ya da istediğimiz an, istediğimiz anıları izleyebilmek mümkün olsaydı keşke. 

Hayatınızda böyle kıymet verdiğiniz bir büyüğünüz var ise, her zaman kıymetini bilin. Ben dedelerimin ve anneannemin yokluğunu kalbimin en derinlerinde hissediyorum. Keşke ölmeselerdi ve bu yaşımda bile onların dizinin dibinden ayrılmasaydım. Çok özledim. Rüyalar da olmasa onlara nasıl sarılırdım? 

Devamını Oku »

Cuma, Eylül 23, 2022

Sahi, siz nasıl birisiniz?


Bazen, insanlardan içi boş cümleler duyuyorum. Tutamayacakları sözler verenler, yiyemeyecekleri b.kun başına geçenler, havalı havalı yüksekten atanlar, anlamsız özürler vb. 
Hakikaten insanın sinirleri bozuluyor, bu bir gerçek. Kimseyi değiştiremez, kimseyi de kontrol edemeyiz elbette ama 'düşünmeden' konuşmak neden bu kadar yaygın bir durum? Neden konuşmadan önce düşünmeyiz? Ben bugün, tutamayacağım bir sözü vermekten ölesiye kaçınırken, özür dilediğim bir durumu bir daha tekrarlamamak için çabalarken, yapabileceğimin dışında gereksiz havalı cümleler kurmamaya dikkat ederken, sorumluluğunu alamayacağımı düşündüğüm işlere girişmeden önce mantığımla hareket etmeyi tercih ederken, insanlar nasıl bunlara dikkat etmez anlayamıyorum. Bu cümleleri duymaya tahammül edemiyorum. 
Öylesine yaşıyorlar sanki ve sosyal bir toplumda yaşadıklarının da kesinlikle farkında değiller. Ne söylediğimiz ve ne yaptığımız çok önemli bu hayatta. Nasıl biri olduğumuz da öyle keza. 
Sahi, siz nasıl birisiniz? 
Devamını Oku »

Cumartesi, Eylül 10, 2022

Zamanınızı bekleyin...

Ben haksızlığa gelemeyen bir insanım, sorsak her insan böyledir ama hayır, her insan böyle değildir. Çoğu insan sakin bir şekilde hayatına devam eder. Benimse içimde bir yerde, usul usul kemirir, yer ve bitirir beni yapılan haksızlık. Asla ama asla affedemem. İnsanlardan o kadar soğudum ki, hoşgörülü olmak, mecburi de olsa muhatap olmak, beni öldürüyor. Tahammül sınırlarımı zorladıkça, kendimden tiksinir hale geliyorum. 

Nankörlere asla katlanamıyorum. Nefret ediyorum nankörlerden. Söylediği sözün arkasında durmayan insanlardan da nefret ediyorum. Gerçekten yüreğiyle yaşayan insanların varlığı bu kadar az mı bu dünyada? Kalbiyle yaşayanların? Hakkıyla yaşayanların? Dürüstlükle yaşayanların? Bugün bu yaşımda hala hayret edebiliyorum bu duruma çünkü içimdeki bir parça umut asla bitmiyor insanlığa karşı. Ama aptal olmamak lazım. O kadar öfkeliyim ki şu an... o kadar kızgınım ki... o kadar, o kadar nefret ediyorum ki.... anlatamam asla. On bin kelime de yazsam, asla ve asla tam olarak anlatamam. Ben sükunetiyle, sakinliğiyle bilinen bir insanım. Son raddeye gelsem de patlamamak için direnirim. Ama dünyada öyle insanlar var ki, hayret edersiniz. Hayret edersiniz. Samimi söylüyorum, şeytana bile pabucunu ters giydirebilecek öyle insanlar var ki, ölürsünüz şaşkınlıktan. 

Ancak Allah'a havale ediyorum. İnancıma sığınarak Allah'a havale ediyorum. Çünkü Allah, hakkıyla, bilen, işiten ve görendir. Şimdi sakin olma zamanı... elbet bir gün konuşma sırası bana gelecek. 

Devamını Oku »

Cuma, Eylül 09, 2022

Seni Seçiyorum

Hayatta asla bilemediğimiz, ne olduğunu anlayamadığınız bazı durumlar vardır. Kaç ömür geçirirseniz geçirin, başınıza ne geldiğini asla ama asla anlayamayacağınız durumlar. Sanırım artık yorumlamaktan, anlamlandırmaktan ya da bir neden aramaktan yoruldum. İçinizdeki kontrol ve her şeyi etiketleme dürtüsü asla bitmiyorsa, bu bir noktadan sonra gerçekten de çok yorucu bir durum haline geliyor. 

Özellikle şu sıralar gün doğumunu izliyorum, çok erken saatlerde kalktığım ya da hiç uyuyamadığım için, bu bir rutin haline geldi. Güzel şeyler düşünmeyi seviyorum otururken, iyi şeyler düşünmeyi, nefes aldığımı hissetmeyi... seviyorum. Tabii böyle anlarda, insan düşünmeye çok müsait olabiliyor, en olmadık şeyleri bile düşünürken buluyorum kendimi. Üstelik bu sabah birazcık da üşüdüm, bu neredeyse mart ayından beri olmayan bir şeydi, sanırım artık sonbahar kendini hissettirmeye başladı. En son nisan ayında yağmur yağdığı düşünülürse, belki biraz geç bile kalmış olabilir benim için, çünkü yağmura gerçekten ihtiyacım var. 

Bu sabah otururken ve gün ışığının üzerimize perde perde inişini izlerken, Hans Zimmer'ın I Choose You (Seni seçiyorum) parçasını dinledim tekrar tekrar. Sanırım sözsüz müzikleri daha çok seviyorum, zihnimi sakinleştiriyor, ruhumun en gizli yanlarına kolaylıkla ulaşabiliyorlar. Ve her ne kadar yorulmuş olsam da bazı şeylerden, hala ve hala anlamaya çalışmakla uğraşacağım. Anlayamasam da... 




Devamını Oku »

Perşembe, Ağustos 25, 2022

Bir dilek hakkım olsa... :)

Galiba en son Nisan ayında yağmur yağdı buralara. Nisan ayını pek sevmesem de, yağmurunu özledim diyebilirim. Havalar gerçekten epey bir sıcak. Hissedilen derece 42'nin altına hiç inmiyor neredeyse. Bugüne kadar hiç doğum günü pastası kesmedim ya da yemedim ama 13 eylülde en azından havanın yağmurlu olacak olması, en güzel hediye olacak benim için. Öyle ki, yukarıda paylaştığım ekran görüntüsünü telefonumdaki not defteri uygulamasının en üstüne sabitledim. Doğum günü kutlamayı pek sevmesem de, eylül ayını sabırsızlıkla bekliyor olacağım. 

Bu arada benim minik kedilerim dışarısı çok sıcak olduğu için hep apartman girişinde kendinden geçmiş bir halde oturuyor. Tam da bu duruma örnek bir görsel bırakmak istiyorum buraya. Onu tam da bu halde yakaladım, sevilmekten bi hal oldu kendisi. Bıyıklarını, patilerini, yanaklarını ayrı ayrı sevdim, öptüm. Bu fotoğrafa ben baktıkça gülümsüyorum. Sizin de gülümseyeceğinizden eminim... Hayattan bezmiş arkadaş. :))))




Yağmur bekliyoruz... umarım çok gecikmeden gelir. Sevgilerimle... 

Devamını Oku »

Pazartesi, Ağustos 15, 2022

Ne garip bir aileyiz yahu!



Evde benim hasta olmama kimse alışık değil, bunu normal karşılayamıyorlar asla. Özellikle babamdan son zamanlarda epey azar işitiyorum, açıkçası bu bana komik geliyor çünkü insan kaç yaşında olursa olsun kendisini küçük bir çocukmuş gibi hissediyor. 
Bugün öğlen babamdan bir telefon aldım. Sabah yine kusuyordun doktora gidelim mi yine? diyordu. Baba sen neyden bahsediyorsun dedim. Önceki akşamki halim gözünün önünden gitmiyormuş. Yahu üşütmüşüm bu gayet olabilen bir şey dedim. Tabii gelde ikna edebilirsen et... hiç faydası yok. 

Sanırım beni hiç hastalanmayan, hiç yorulmayan bir insan olarak görmeye alışmışlar. Başım ağrıyor olsa bile yanlarında gülümsemeye çalışıyorum çünkü gerçekten korkmaya başladılar. Allah korusun elbette, beterin beteri var ancak bu kadar da olmamak lazım.
Tabii durumu fırsata çevirmeyi de iyi biliyorum, saçlarımda beyazlar çıktı sizinle ilgilenmekten, siz iyi olun, sigarayı bırakın, sağlıklı yaşayın ben de hasta olmayayım diyorum. Örneğin ilacının birisi bitmek üzere, kardiyoloji doktorunu görmemiz gerekiyor, adam boşver içmeyeyim ya diyor kendi kendine. Gel de sinirlenme, strese girme, hasta olma işte! Halledicez bu konuyu sıkıntı yok inşallah evde herkes kendi sağlığına bir diğerininki kadar dikkat etmiyor, ona kızıyorum. Ne garip bir aileyiz bilmiyorum ki.  

Bir de eğer rahatsızlıklarımı saklıyorsam diye azar işitiyorum. İnsan olduğumu unutmayın diyorum her zaman, ben sıradan, normal bir insanım, her şey olabilir, başıma her şey gelebilir... 
Esra gayet normal birisi, çok şey bildiği de yok, çok iyi bir insan da değil, çok akıllı da değil, çok muhteşem de değil vs. vs. vs. bunu bilmek lazım. Aslında deli birisi Esra. Yarın bir gün Allah korusun çok daha büyük bir sağlık sorunum olsa, hepsi kalpten gidecek diye korkuyorum. Garibiz garip. Hakkımızda hayırlısı. 
Devamını Oku »

Cumartesi, Ağustos 13, 2022

Neden hala devam ediyorsun?

Bazen kendi kendime insanların fedakarlıkları, iyilikleri, iyi niyetleri suiistimal edişlerini gördüğün halde, neden hala devam ediyorsun diye sorarım. Hem de hiç hak etmedikleri halde, neden iyi olmak için çabalıyorsun derim. 

Her zaman doğru bildiğim, iyi hissettiğim şeyleri yapmaya devam edeceğimi biliyorum elbette, suiistimal edilse bile, ancak yine de kırıcı olabiliyor bazı şeyler. Bilgelik yorucu bir şey. Bilmek gerçekten yoruyor insanı. Bazen gülüyorum öylece ama bu keyifli bir gülücük olmuyor nedense. Bilmenin ve yapılanı görmenin hissettirdiği keyifsiz bir gülümseme bu. Özellikle hiç beklemediğin birisi yaptığında bunu... tuhaf hayat gerçekten. İnsan her şeyi beklemeli bu hayatta... kimseye de körü körüne inanıp güvenmemeli. Hah bir de ulaşılmaz olmalı her zaman. Mesafe koymalı... yalnızca kendisi için. Çünkü bilgelik yoruyor insanı. Cehalet güzel şey, dünyadan bihaber yaşamak güzel şey. Bahçemdeki masada yayılarak uyuyan kedilerimin yerinde olmak isterdim. Bu iyidir dediğin bir insanın bile sizi hayal kırıklığına uğratması ve bunu en derininizde hissedecek kadar insan olmak yorucu çünkü. İnsanların davranışlarına asla alışamayacağım. Asla. 

Devamını Oku »

Çarşamba, Ağustos 10, 2022

Çoktan verilmiş kararlar sorgulanır mı hala?

Hayatta bazı kararlar verdim, vermeye de devam ediyorum. Bu kararları verirken hep en doğrusunu, en mantıklısını, belki de en olması gerekeni düşündüm. Geriye dönüp baktığımda verdiğim bazı kararlardan dolayı hala tereddüt içerisinde olduğumu görüyorum. Artık bir karar vermiş olduğum halde, o kararın sonuçlarını yaşadığım halde, hala nasıl tereddüt edebiliyorum, anlayamıyorum. 

Daima, daima, daima ve daima bu böyle olacak, biliyorum bunu. Fakat her ne kadar kendi kafamda susturmuş olduğum sesler gürültüleriyle beni boğsa da, günün birinde o seslerle dans edebilmeyi diliyorum bu hayattan. Yorucu, imkansız, ümitsiz, inançsız bir istek bu. Fakat yine de insan...insan işte. 
Hazır eylül geliyorken, kafamda şekilleniyor yeniden bir şeyler, kararlar, fikirler, onlar, bunlar.  Hakkımızda hayırlısı olsun. 

Devamını Oku »

Cumartesi, Temmuz 30, 2022

Anlasana....

 

Biraz da gerçekleri anlasana...

Geçtiğimiz günlerde değerli sanatçı İlhan İrem hayata veda etti. Onun şarkılarını genellikle akşam dinlerdim. İnsana her zaman hafif esintilere kapılmış gitmiş hissi verirdi. Anlasana da o parçalardan birisi. En içe dokunuyor, bu bir gerçek. İnsan böyle bir aşk yaşayabilmeyi diliyor galiba biraz da. Bazı şeylerin olmayabileceğine alıştım, ama oluyormuş gibi olmasın diye bir söz vardı galiba. Biraz o hesap işte.  İlhan İrem, huzurla uyu. Söylediğin gibi, ayrılıkların da bir sonu var...



Devamını Oku »