Sayfalar

Benden Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Benden Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Nisan 18, 2025

Bugün


Çok zormuş. Çok zormuş. Gerçekten çok zormuş. Çok zor. Kalbime, aklıma ve ruhuma dayanamıyorum. Dayanamıyorum. Bugün. Bugün... bir hayli fazla. 
Bugün bir müzik çalıyordu iş yerinde... uzun uzun düşündürdü bana: "Değmezmiş ...."
Devamını Oku »

Pazar, Eylül 15, 2024

Bir eylül daha geçti

Ömürden bir sene daha gitti geçtiğimiz günlerde. Bir eylülü daha geride bırakıyorum yavaş yavaş. Bazen yaşamak mı anlamlı ölmek mi bilmiyorum ama ruhumun çok yorulduğunu hissediyorum. İnsan haliyle yeni bir yaşa adım atarken her şeyi düşünüyor, düşünceler iğne gibi batıyor adeta insanın beynine. 

Farklı bir insan olabilmeyi isterdim, böyle olmamayı ve de böyle hissetmemeyi isterdim. İnsanlara bir şeyleri anlatmaktan, anlatmaya çalışmaktan ve onların davranışlarına dikkat etmelerini beklemekten... gerçekten, öylesine yoruldum ki. Farklı bir insan olsa idim, ne olurdu? 

Hayatım nereye gidiyor, ne yapacağım bilmiyorum... ama ruhum, yolun ortasında öylece oturmuş bekliyor... kararsız ve yorgun. Kalbim hep panik halinde, kırılganlığım haddinden fazla. İnsan yaş aldıkça bunları daha da törpüleyebilir belki ama ben daha da hassas oluyorum. Bilmiyorum... galiba hiçbir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey bir 13 Eylül daha geride kalırken, ruhumun daha çok acı çektiği. Seneler neler getirir ya da seneler görür müyüm bilmiyorum, fakat, artık ne zihnimde ne gönlümde ne de ruhumda kaygı olsun istemiyorum. Huzur istiyorum. Ve de tüm belirsizliklere son vermek. Ve de hak etmeyen insanlara ne saygımı ne de sevgimi vermek istemiyorum. Hayat bu vefa için çok kısa ve yorucu zaten. 

Kendime not: İlk kez bir doğum gününde doğum günü pastası yedim ve de mum üfledim. Ailemin varlığına, sağlığına şükürler olsun. 

Devamını Oku »

Salı, Ağustos 13, 2024

Son zamanlarda..

Son zamanlarda, o kadar yıprandım ki, her şeye dair... O kadar yoruldum ki, çoğu zaman... 

Gerek insanlar, gerek sağlık ve aklımdan hiç gitmeyen karanlık düşünceler.. o kadar boğuyor ki beni son zamanlarda... Artık hiçbir şeye tahammül edemez hale geldiğimi hissediyorum. 

İnsanların bahanelerinden sıkıldım artık, davranışlarından da hakeza. Bazen keşke aptal bir insan olsaydım da bu kadar görebiliyor olmasaydım diyorum kendime. Bazen o kadar kırılıyorum ki her şeye, sonra o kırıklar batıyor içimde. O kadar yıprandım ki artık, avuç avuç saçlarım kopuyor! Dökülmüyor, kopuyor. 

Ben artık çaba vermekten yoruldum sanırım. Çaba verecek gücüm kalmadı. Artık kendimi daha fazla yormak istemiyorum. Artık tahammül edemiyorum. Artık, aptal yerine konmak istemiyorum. İnsanlar çaba vermiyorsa benim de vermemin bir anlamı yok... o kadar soğuyorum ki her şeyden... o kadar yıprandım ki. 

Eylül geliyor, geliyor yeni bir yaş daha.. Artık yeter. Gerçekten yetti. Yetti. 

Devamını Oku »

Çarşamba, Mayıs 22, 2024

Benliğimi reddetmiş olmam gerekir

İnsanlar, özellikle bir şeyi sakladığını düşündüklerinde, nedense bunun özel hayatla bir ilgisi, daha doğrusu, birinin varlığı ile ilgili; olup olmadığı konusunda kesin yargılara varma konusunda mükemmeller. Sen aksini söylesen de kabul etmemeye meyilliler. 

Artık evlilik, ilişki, sevgili, birinin varlığı/yokluğu meselelerinden o kadar sıkıldım ki, bunu nasıl ifade edebilirim, bilmiyorum. Sanki öylesine biriyle evlenebilirmişim gibi, sanki bana gelen tekliflere atlıyormuşum gibi, sanki biriyle ilgili aşk acısı çekiyormuşum gibi, sanki evlenmek istiyormuşum gibi, sanki erkek meraklısıymışım gibi düşünmeleri bana çok garip geliyor. Çok basit bir şekilde açıklıyorum oysaki ama inanmak istemiyorlar. 

Hayatımda daha önemli gerçekler varken, birinin; varlığı/yokluğu, tanımak/tanımamak, konuşmak/konuşmamak, ilgilenmek/ilgilenmemek, dikkatini çekmek/dikkatini çekmemek ve daha bir sürü şey gibi durumlarla uğraşabileceğimi nasıl düşünürler bilmiyorum. Hayatımda daha önemli gerçekler olmasaydı bile, benim kafa yapımın "öylesine" bir ilişkiye uyumlu olduğunu sanmıyorum. Ben, "öylesine" bir mesaja kapılıp gidebilecek, "öylesine" bir bakışmaya tav olabilecek, "öylesine" bir insana hayatımı adayabilecek bir insan değilim, olmadım hiç. Bu övünülecek bir şey midir, bilemem ama bu benim gerçeğim. Ben sıradan bir insan olsam da asla basit bir insan olmadım. Bu yapıya sahipken de, karşı tarafın, yalnızca çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini görebildiğim için, kimseye güvenemem. Benliğimi reddetmiş olmam gerekir. :) 

Ne yazık ki bir insanın ilk cümlesinden başlayarak, en gizli niyetine kadar tahminlerde bulunabilirim - doğru/yanlış bilemem ama içimdeki parça güvenmemeyi tercih eder, şiddetle. 
İnsanlar evlenmeyi düşünmüyor musun vs diye sorduklarında ise sinirleniyorum ister istemez. Sorudan öteye geçip nedenini anlamak için ısrar ettiklerinde bu sinirim daha da artıyor. Eğer beni tanıdığınızı düşünüyorsanız bunu yapmazsınız zaten. Siz, size gelen tekliflere yanıt verip, görüşüp konuşup evlenebilirsiniz, benim ise bunu yapmamaya hakkım var. Ben hayatıma alacağım insanı uzun zamandır tanımak isterim, güvenmek ve inanmak isterim. Ve şu aşamada, birini bu kadar tanımaya ayıracak vaktim de yoktur. Bundan sonra olacağından da şüpheliyim, yalnızca kendi gerçekliğimi gerçekleştirmeye ihtiyacım var. Bu bağlamda bana, destek olduğunu zannederken aslında beni üzebilecek bir erkek arkadaşa ihtiyacım yok. Sadece her şeyin hayırlısı diyorum, o kadar. 

Bazen romantik sözler, şiirler ya da müzikler paylaştığım zaman, nedense hep birinin var olduğunu düşünmeleri de komik geliyor bana. Bu benim ruhumun bir yansıması, varlığımın "hislere ve hazlara" karşı gösterdiği doğal tepki. Ben birine his beslemiyor olabilirim ama hislerin varlığına saygı duyuyorum - şiirler ya da sözler ya da müzikler bana hiç sahip olmadığım aşkı anımsatıyor. Çünkü ben bütün sert kabuklarına rağmen, içinde hassas ve duyguları olan bir insanım. Bu hisleri taşıyabilecek bir erkeğin olduğuna  da inanmıyorum. Yine de her şeyin hayırlısı elbette. 

Devamını Oku »

Pazar, Mayıs 19, 2024

Tahammülsüzlük

İnsan yaş aldıkça, insanlara artık tahammül edemez bir hale geliyor. Eskiden birçok şeyi tolere edebilirken, şimdi tahammülsüzleşiyorum ve sanırım artık kaldıramıyorum. Bir insan, yaşamı boyunca kendi karakterini geliştirmeli diye düşünüyorum; eksikleri varsa tamamlamalı, öfkeliyse sakinleşmeyi bilmeli vb... İnsanlar ömürleri boyunca, saygısız, düşüncesiz vb. kalabilmeyi ve bunu sürdürebilmeyi nasıl başarıyor, hayret ediyorum. 

Örneğin bir insan verdiği sözü neden tutmaz? bunu hala anlayamıyorum. Hiçbir insan ilkesi bana bunu mantıklı gösteremiyor. İnsanlar tutamayacağı sözleri neden veriyor? Neden olur olmadık bahanelere sığınıp, mantıklıymış gibi karşı tarafa bunu dikte ettirebiliyor ve karşı tarafın da bunu mantıklı bulmasını bekleyebiliyor? Hangi dünyada yaşıyorsunuz? Aptalı oynamışlığım çok oldu ama hiçbir zaman aptal olmadım çok şükür. Bazen cehalet mutluluktur sözüne o kadar iyimser bakıyorum ki, ama elimde değil cahil olamıyorum. Ben istemesem de, anlayabilen ve gerçekleri görebilen bir yapım var çünkü. 

Bir insan bir bahane sunarken bile, bunun yeterli olup olmadığını düşünmeli. Karşıdakinin aklına, varlığına saygısızlık etmemek için, sunduğu bahanenin geçerliliği olmalı -her şekilde kabul edilebilir olmalı- bence bu şekilde olmalı. Ben farklıyım, sen farklısın vb. değil bu, farklılıklara sığınamazsınız, hayır! Hepimiz farklıyız, hepimizin ayrı bir hayatı var. Zaten bu nedenle ortak bir dil üzerinde anlaşmaya çalışıyoruz. Kendi içinizde size mantıklı gelen bahanelerinizin, karşıdaki için de mantıklı olmasını sağlamalısınız! Eğer iletişime, diyaloğa saygı duyuyorsanız bunu yapmalısınız. Yapmıyorsanız da, kesin iletişimi bitsin. Kimse buna mecbur değil. 

Hiçbir şeye tahammül edemiyorum. Artık her şeyden çok çabuk soğuyorum. Anlatamıyorsam, anlatmayı bırakırım. Anlayamıyorsam da anlamak için çabalamayı bırakacağım. Fark ettim ki, yaşamım boyunca iletişimde olduğum hiçbir insan, benim kadar çaba göstermemiştir. Bana öyle geliyor ki ben ipleri bir bıraksam, ortada tutunacak bir bağ da kalmayacak gibi kimseyle. Bunu görüp bununla yaşamaya çalışmak da öyle yorucu ki. Hayırlısı her şeyin. 


Devamını Oku »

Pazartesi, Şubat 05, 2024

Keşke hissetmeseydim

İnsan bazı şeyleri söyleyemez, hayatı boyunca. Bu o kadar acı bir şey ki aslında. Duyduğum acıyla, gözyaşlarıyla yazıyorum şu an bu yazıyı. 
Her zaman duygularımızın kölesi oluruz. Bu dünyada acıyı da, mutluluğu da, korkuyu da, arzuyu da, bitmişliği de, tükenmişliği de hissettiren tek şeydir duygular. Ve insan kapalı bir kutudur, asla söyleyemedikleriyle bir gün ölür gider. 

O kadar yoruldum ki bazı şeylerden, bazı duygulardan, hissetmemeyi dilediğim an, o kadar çok ki, bu hayatta. Dünya hassas kalpler için cehennemdir" cümlesi, gerçekten de çok doğru aslında. Cehennem gibi bir his, o hissin nasıl olduğunu bilmesem de, tarif etmek için bu kelime çok ağır ve anlamlı geliyor. Çoğu zaman geçmişe dönüp de bazı şeylerin olmaması için çaba vermek isterken buluyorum kendimi, bazı şeylerin hissedilmemesi için. Yok etmek istiyorum her şeyi, çünkü çok acıtıyor, yoruyor, kırıyor beni. Kendimi aşırı zehirliyorum ya da yaş aldıkça tahammülsüzleşiyorum her şeye karşı. 

İnancımı da yitiriyorum galiba... ben kimseye kötülük yapmadım ki. Bir imtihan olsa da, artık gücümün kalmadığını hissediyorum. Artık gücüm yok, taşıyamıyorum bu duyguları. Ben kimseye kötülük yapmadım, ama o kimseler nasıl da kötülük yapıyorlar bana karşı. Sanırım bu yüzden, asla ama asla hakkımı helal etmeyeceğim, asla. Günün birinde ölür isem, arkamda hatırlanacak bir isim bırakır mıyım bilmem ama ah bırakacağım kesindir. Çünkü ben, iyi bir insan olmak için çabaladım hep, iyi duygular besledim her zaman ama bunun kıymeti asla bilinmedi - bilinmeyecek gibi. Hayırlısı olsun, ne diyelim. Keşke, keşke duyguları hissetmeseydim. İnsanlar soğuk duvarlarıma çarpa çarpa çürüseydi ve ben en ufak bir vicdan azabı duymasaydım. Beni köleleştiren o duyguları hissetmeseydim keşke, bu nedenle de yalnızlık daha kolay olsaydı. 

Ama bir gün, biliyorum ki, değişebilir her şey. Bir gün, silebilirim her şeyi, yok edebilirim, içimde hiç kabuk tutmayacak bir yara kalacağını bile bile. Biliyorum. Bu hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değil, hayat bunu acı ama esaslı bir şekilde öğretiyor insana. Öğreniyorum. 

Devamını Oku »

Pazartesi, Ocak 29, 2024

İnsan yalnızca kendisine iyi olmalı galiba

İnsan...insan kendinden yorulur mu? Elbet, yorulur. Kendimi çok fazla zehirlemeye başladığımı hissediyorum, özellikle son zamanlarda. Herkes sahteymiş gibi geliyor nedense. Herkes çıkarları doğrultusunda hareket ediyormuş gibi. Bu benim zihnimin bana oynadığı bir oyun mu, yoksa gerçekten de insanlar böyle mi? 

İnsanlar hep böyle çıkarcı mı? İşleri görülsün ve de işleri görülene kadar insan rolü oynasınlar, sonrasında ise her şey başa dönsün geri. Sanırım tahammül edemiyorum artık. Geçmeyen baş ağrılarına sebep oluyor bu durum. İnsanlarla ilgili yaşadığım hayal kırıklıklarından yoruldum. Gerçekten yoruldum. :) Bahanelerden de yoruldum, yalanlardan da. En çok da kendimi zehirlemekten ve hep de "iyisini umut etmekten" de yoruldum. Ben iyiyi düşündükçe, iyi niyetle yaklaştıkça, iyiliği umdukça, kimsenin benim kadar çaba vermediğini görüyorum. Kimse ben değil. Hayat kısa. Ölüm bir an kadar yakın. Kimse ben değil evet bunu kabullenemedim daha ama saygıyı da mı hak etmiyorum? Ben kötü bir insan değilim. Ama galiba insanlar kötü. Hem de çok. Bu dünyada iyi olmak ne kadar zor. Ama insan, kendine iyi olmalı galiba... kimse için değil, kendisi için. Çünkü ölüm insana yalnız gelecek... yalnızca kendisi için gelecek. 

Devamını Oku »

Salı, Ocak 02, 2024

Sevginin olduğu bir yerde, kimse incinmez

Bilgisayarda çalışır iken, geri planda fon müzikleri dinlemeyi seviyorum. Ruhumu yormayan, bunalıma sokmayan ya da başımı daha fazla ağrıtmayan müzikler. Şu an çalışır iken mesela, Hans Zimmer'ın, Top Gun: Maverick filmi için, Lady Gaga ile birlikte bestelediği "You're Where You Belong" müziğini dinliyorum. Sakinleştirici ya da gözlerimi kapattığımda, huzur veren bir etkisi var. Galiba bu yüzden fon müziklerini çok seviyorum. 

Açıkçası, kafamın biraz sakinleşmesine ihtiyacım var. Bazen sırf bu sebepten, odaklanamıyorum. Gözümün önünde akıp gidiyor hayat. 

Birkaç gündür ise, hikayesini duyduğum bir insanı düşünüyorum sürekli. Her düşündüğümde, beynimdeki nöronların hepsi onu düşünmem için etkileşime girdiği her an, her salise, aynı anda kalbime bıçak saplanıyor sanki. Uyandığım, uyuduğum, yediğim, içtiğim her anda aklıma geliyor. Kendi kendime, "acaba yemeğini yedi mi?" diyorum ya da "Dışarısı soğuk, acaba yine onu dışarıda bıraktılar mı?" 

Veya, "İstediği an, istediği gibi banyo yapabiliyor mu?" ya da, "Cebinde parası var mı? Ona para veriyorlar mı? İstediği bir şey var mı? Yemek istediği, almak istediği?" En basitinden, "Telefonunda kontorü var mı? Konuşabiliyor mu kimseyle?" Bu ve buna benzer şeyleri düşünüyorum sürekli. "Anne babasını özlüyor mu? Anne babasının yanına gitmek istiyor mu? O enkazdan kurtulmamış olmayı diliyor mu?" Kalbim ağrıyor. 

Bir fotoğrafını gördüm, kalabalık bir sofrada, en uçta oturmuş, herkes gülümseyerek kameraya bakarken, o sadece, öylece bakıyor. Gülümsemesi yok, ait olmadığı bir yerde oturuyormuş gibi bir ifade var yüzünde. Sanki aklından, "Acaba beni burada istiyorlar mı?" diye geçiriyor ya da "Bana acıyorlar mı? Ben bu insanlara muhtacım." diyor belki de. Ruhu acıyor belki de, kalbi acıyor. Bir bardak su bile istemek zor geliyor. Ait olmadığı bir yerde. 
Belki üzerine örtmesi için verdikleri battaniye bile temiz değil, temizlenmiyor. Hor davranıyorlar belki de, üzücü konuşuyorlar, gücendirip, içten içe ağlatıyorlar. 

Bu yazıyı yazarken bile, tam olarak neden bahsettiğimi yazmak istemiyorum çünkü bilgisayar başında iken hüngür hüngür ağlarım diye korkuyorum. Şu satırları yazarken bile ekranı puslu görüyorum. Sanki gözyaşlarım akmak için bekliyorlar. En çok, en çok üzüldüğüm, en çok ağladığım şey, onu bir battaniyeye koyarak iki kat yukarı çıkaran insanların ellerini öpmeye çalışması ve onlar, onu taşırken bağıra bağıra ağlaması. 

Hayatın adaletini sorgulamak bana düşmez ama ne olur, lütfen, yalvarıyorum, yaşadığı hayattan soğumasın bu insanlar. Bu insanlar, yaşadığı hayattan soğuyacak derecede zulüm görmesinler. Bu insanlarla ilgilenen, onlara bakan, onların sorumluluğunu üstlenen insanlar vicdanlı, merhametli ve sevgi dolu olsun. Lütfen. 
Hayatları zaten zor ama bir de onlara iyi bakmayan insanlara muhtaç olmasınlar. Bir bardak su istemeye çekinmesinler. İyi olsunlar. Lütfen. Lütfen, rica ediyorum. Çünkü, sevginin olduğu bir yerde, kimse incinmez. Sevgi, daima kazanır. 

Devamını Oku »

Pazar, Ekim 01, 2023

...

Şu sıra, her şey üst üste geliyor. Hayrolsun, ne diyebilirim? Biraz yoruldum galiba, uzak yerlere gitmek istiyorum. Uçsuz bucaksız gökyüzü olan, yokuş aşağı rüzgarların arasında yürüdüğümde, yolumun denize çıktığı bir yere. Yolun sonunu göremediğim ama yolun sonunun, sonsuz bir mavilik olduğu bir yere. Uzaktan denizin dalgalarını duymak istiyorum, öten kuşların sesini dinlemek istiyorum. Çıplak ayaklarla yumuşacık çimenlerde yürümek istiyorum. Yoruldum. 

Her zaman, hem de her zaman, hayatımın her alanında hak etmeyen insanlar için çok çaba verdim. Her zaman iyi niyetli bir insan oldum ve öyle yaklaştım. Değer verdiğim için değerle yaklaştım ama görüyorum ki bu umurunda değil insanların. Bundan sonra ben de öyle davranacağım. Bir ayna olacağım artık. Ne görüyorsam yansıtacağım. Kendi bencillikleri sebebiyle beni kullanmaya çalışan insanlar, hayal kırıklığı yaşayacak. Ben hep içime attım, bundan sonra bu olmayacak. 

Çok uzatmadan yollar ayrılacak, karar verdim. Gerçekten çok uzamayacak. Daha fazla kendimden vermeyeceğim, daha fazla değil. Artık değil. Kimse benim sağlığım kötü olduğu halde verdiğim çabanın, emeğin, mücadelenin farkında değil. Sorun yok. Artık bunların hepsi bittiğinde, bir şeylerin yokluğu tokat gibi çarpacak, biliyorum. 

Ekimde full sağlık için koşturacağım, neredeyse her hafta birine randevum var. Neler olacak, neler duyacağım bilmiyorum. Her şeyin hayırlısı. 

Son zamanlarda elimi incitmiş idim, hala iyi değil ama sağlık olsun, ne diyelim. 

Sonsuz maviliğe, sonsuz yeşilliğe, sonsuz gökyüzüne doğru yürümek istiyorum... 

Devamını Oku »

Cuma, Eylül 08, 2023

İlginç şeyler işte

Doğum günüm yaklaşırken, yine ilginç şeyler düşünmeye başladım. Geçen gün, bir arkadaşım odasını baştan aşağıya düzenlediğini söylemiş ve odasının bir görüntüsünü bana atmıştı. Odasında o kadar çok eşya vardı ki, ister istemez kendimle kıyasladım. 
Hayatın dinamikleri bana hep tuhaf gelmiştir. Bu kadar göreceliği anlamaya çalışmak yorucu çoğu zaman ama yine de ilgimi çekiyor işte. 

Arkadaşıma da, "Benim bu kadar eşyam yok, biliyor musun?" dedim. "Bunu şimdi fark ettim." diye ekledim. Gerçekten de öyleydi. Kendi kendime düşündüm: nedeni ne olabilir? Bu, beynimin ben farkında olmadan yaşamıma uyguladığı bir müdahale miydi, yoksa bu benim tercihim miydi? Bilmiyorum.

Ancak şunu düşündüm... Yarın bir gün ölürsem, varlığımı silmeleri zor olmayacak gibi. Eşyalarımı kolaylıkla paylaşabilecekler çünkü birkaç parça kıyafet, hatırı sayılır sayıda kitaplarım var -zaten çoğunu bağışladım- sadece o kadar. Ne kadar az. Daha fazla ne olabilirdi, bilmiyorum, çok da umurumda değil aslında fakat ölüm kurcaladı aklımı biraz. Ölürsem, geriye benden pek bir şey kalmayacak gibi geldi. Baktıklarında, "Sanki hiç yokmuş gibi yaşamış." diyecekler belki de arkamdan. Sanki hiç varolmamış gibi yaşamış, diyecekler. Kız kardeşlerim, benim sevdikleri eşyalarımı aralarında paylaşacak muhtemelen. Belki de kavga bile edecekler bunun için, bilemem. Çok fazla parfüm, makyaj vb. malzemem yok, neredeyse bir elin parmaklarını geçmez, ama onları da paylaşacaklar eminim. Ayakkabılarım da çok yoktur, bir iki tane belki ama onlar da kıymetli olacak. Dilerim birbirlerini incitmeden yaparlar bunu. Yoksa üzülürüm. Umarım aynı özeni kitaplarım için de gösterirler, onlara da kıymet verirler umarım...

Günün sonunda eşyalarımı dağıtmaları zor olmayacak, çok kolay halledilecek bu iş. Hani öyle olur ya... ölenin eşyaları kaldırılır, ihtiyacı olanlara verilir, sanki o hiç varolmamış gibi bütün yaşam izleri silinir. Geriye fotoğraflar kalır, anılar kalır, evin içerisindeki zamanla silikleşen varlığı kalır. Muhtemelen ben de öyle olacağım. Ne kadar az yer kaplıyormuşum meğer hayatta, evde... bana ait ne kadar az şey var. Bununla yüzleşmek garip... 
Galiba çok yoruldum. Epey yoruldum. Hayırlısı her şeyin. 

Devamını Oku »

Perşembe, Temmuz 13, 2023

Hep yalnızlık var sonunda, yalnızlık ömür boyu

Geçtiğimiz günlerde MFÖ'nün değerli bir üyesini, Özkan Uğur'u kaybettik. Neden bilmiyorum, MFÖ müzikleri hep içimde yara açar sanki, ya da zaten var olan yaralara dokunur, o yüzden çok fazla dinlemem, belki bir iki kez yalnızca. Fakat şu sıralar dozunu düşünmeden, MFÖ dinlemeye başladım yeniden. 

Nasıl bir insanım, neden böyle bir insanım bilmiyorum. Bazen o kadar yoruluyorum ki kendimden. Nasıl da iyi olurdu umursamaz olmak, umursamamak her şeyi. Her şeyi düşünerek üzülmemek. Geçip gitti demek nasıl da iyi olurdu. Unutmak bazı şeyleri, ne iyi olurdu. Geçmişi değiştirmeyi çok isterdim mesela. Bugün olmaması için bazı şeylerin, bugün yok edemediğim birçok şeyin, geçmişte olmaması için, geçmişi değiştirmeyi öyle çok isterdim ki. Geçmişten bugüne gelmemesi için. Böyle bir kadın olmak zor. Çivisi çıkmış dünyada, hassas duygulara sahip olmak, masumca düşüncelere sahip olmak...zor. Cam gibi kırılmaya müsait hemen. Bir seçim mi yapmalıyım ben? Ne seçmeliyim? Böyle bir kadın olmaya devam mı etmeliyim, yoksa ... bilmiyorum. Neyi tercih etmeliyim? 

Bazen her şeyi yok etmek, bitirmek, resetlemek istiyorum. Bilhassa kendimi. Uzaklaşmak, gitmek istiyorum bazı şeylerden. Kafamın rahat olmasını istiyorum, bilhassa kalbimin. Ruhumun. Her neyse. Bu girdap hiç bitmeyecek gibi, belli ki, hep de böyle olacağım. İnancımı kaybediyorum. Kaybediyorum... 

MFÖ'nün Yalnızlık Ömür Boyu şarkısını ekleyerek bitirmek istiyorum bu yazıyı. Şarkıda da söylediği gibi; hep yalnızlık var sonunda, yalnızlık ömür boyu. 


Senle beraber olsam da sevgilimAyrılsak da ölsek de bu yoldaHep yalnızlık yavrumYalnızlık ömür boyuYalnızlık ömür boyu
Senle beraber olsam da sevgilimHiç görmesek birbirimizi özlesekÖmür boyu bağlansak daSevinsek de üzülsek deYalnızlık ömür boyu
Birden sen gelsen aklımaSeni unutsam bazı bazıMeraklansam gizliceDelice kıskansam seniHep yalnızlık var sonundaYalnızlık ömür boyuHep yalnızlık var sonundaYalnızlık ömür boyu
Devamını Oku »

Salı, Nisan 04, 2023

Tırtılın hazin sonu

Şu sıralar kendimle pek aram yok, galiba kimseyle de pek yok, bilemiyorum. 
Bazı şeylere dair umudumun her geçen gün daha da azaldığını görüyorum, titrek bir mum alevi gibi, yandıkça bitiyor sanki, eriyor ve göl oluyor umutlarım dipte. Mumdan geriye kalan ip gibi, o gölün ortasında öylece duruyor gibiyim. 
Büyük bir boşluk da var. Beni en çok elden bir şeyin gelmemesi üzüyor bazı konularda ve elimden gelebilecek şeyleri yapacakken de, bazı şeyleri harcayacak olmam üzüyor daha da çok. 
Hayatın saçma sapan matematiği işte diyeceğim ama diyemiyorum. O motivasyonla ilgili her şey saçmalık, kuru sözler vs. hepsi komik geliyor. 
Motivasyon videoları izle hayatta kal, cesaretli ol, güçlü ol saçmalıklarına daha fazla tahammül edemiyorum. 
Kaderci anlayış için de iki kelam etmek isterdim ama inancım buna izin vermiyor. 
Yaşamda varlığınızı sorgularken ne ile karşılaştınız? ya da karşılaşamadığınız o şey, o insan kim? 
Keşke böyle bir insan olmasaydım. Bütün saçmalıkları bir kenara koyuyorum ancak keşke böyle bir insan olmasaydım. Bir yığın saçmalıktan ibaretim. Saçmalığın daniskası gibi bir şey. Bildiğiniz bu kişiyi unutun, çünkü o aslında bir saçmalık. Tırtıldan kelebeğe dönmeye çalışırken tam o esnada bir kuş onu yemiş. Bilin bakalım ne olmuş sonrasında? Kuşun dışkıladığı gaita! İşte tırtılın hazin sonu. Ne acı ama. Şak şak! Tiyatro bitti.  

Devamını Oku »

Cuma, Ocak 13, 2023

Böyle bir akşam yaşar mıyım?

Bir yaz akşamında, elimde sıcak bir bardak çay varken deniz kenarındaki herhangi bir bankta uzun uzun oturmak istiyorum. Tam o anda, tatlı, keyifli bir sohbet ne iyi giderdi kim bilir? Rüzgarın o tatlı esintisine karışan kahkahalarım, hiç susmayan çenem, keyifli, mutlu ve o ana sahip olduğum için edeceğim şükürler içinde müthiş bir akşam olurdu hiç şüphesiz. 
Susmazdım sanırım, konu konuyu açardı, vakit su gibi akardı, sabaha kadar oturabilirdim. Ruhumun tatlı tatlı mayıştığını, üzerimde ne stres varsa hepsinin akıp gittiğini hissederdim mutlaka. 
Çayla aram pek iyi değildir ama öyle bir anda, bardak bardak içerdim belki. Hafif üşürdüm ama önemsemezdim, sürekli gülümserdim çünkü içimden gülümsemekten başka bir şey gelmezdi. Anı durdurmak isterdim muhtemelen. Üzerimde rahat bir kıyafet olmalıydı elbette. Belki etek giyerdim? ya da rahat bir pantolon. Ayağımda kolayca çıkan yaz ayakkabıları olurdu, çıplak ayaklarımı sallardım sürekli. Saçlarımı açık bırakırdım ancak tepede küçük bir topuz yapardım, çünkü çok kıvırcıklar, uzaktan sokak lambasının altında bonus kafalı bir kız olarak görülmek istemezdim haliyle. 
Kendi sesimi duymayı pek sevmiyorum ama muhtemelen denizin dalgalarına en çok benim sesim karışırdı, çenem yorulmazdı. Çaydan sonra dondurma güzel giderdi kesinlikle. Sade, vanilyalı olandan şöyle epey bir alırdım. Sıcakta damlamasın diye muhtemelen dondurmanın tadını alamadan hızlı hızlı yalar bitirirdim. Hayattan bahsederdim, kendimden, düşüncelerimden, belki güzelliklerden belki de acılardan bazen. Anlatacak o kadar çok şey olurdu ki. Bazen hüzünlenir, bazen ne diyeceğimi bilemez, bazense bir şeyi anlatırken aklıma gelen diğer şeyleri anlatmak için sabırsızlanırdım. Kalbimle konuşurdum, ruhumla... Öyle güzel bir akşam olurdu ki, hiç şüphesiz ömrüm boyunca asla unutmazdım. Ruhum yorulmazdı, aksine ruhumdaki yorgunluklar giderdi. Çok ama çok iyi gelirdi hiç şüphesiz. Öyle işte...
Devamını Oku »

Salı, Aralık 27, 2022

2022 Nasıldı? Bilemedim

(Çalışma masamın üzerindeki üçlü kum saatim ve bana her daim rengiyle huzur veren el emeği yunus balıklı anahtarlığım.)

Yeni bir yıl daha başlıyor. Zaman su gibi akıp giderken 2023'ün de su gibi geçeceğini düşünüyorum. Zaman 2019'dan sonra hızla akmaya başladı sanki ya da bana öyle geliyor bilemiyorum. 2022 çok zorlandığım bir sene oldu her anlamda. Gücümle sınandım, hislerimle sınandım. Çok yorgunum desem az bile söylemiş olurum. Çok yoruldum galiba, bedenen de ruhen de, yoruldum gerçekten. Yetişmeye çalışmaktan birçok şeye, çok fazla insanla muhatap olmaktan, dinlenemeden bir sonraki güne uyanmaktan gerçekten yoruldum bu sene. Uyku düzenim tamamen karıştı, gecem gündüzüm oldu çoğu zaman, gündüz ise hep gündüz olarak kaldı. Hislerimin ezildiğini, önemsizleştiğini fark ettiğim bir yıl oldu yine 2022. Hayatta duygusal olarak baktığım birçok şeyde hayal kırıklığına uğradım, asla hislerimin karşılığını alamadım. Susmak da yordu beni biraz, susmak zorunda kalmak da. Çünkü, insan konuştuğunda ve bunun hiçbir şeye faydası olmayacağını bildiğinde, hep susmak zorunda kalır. Hep sustuğum, hep içime ya da ekşi sözlüğe kendimi döktüğüm bir sene oldu. Galiba çok devrik cümleler kullanıyorum bu yazıda, gelişine yazıyorum düzeltmeye çalışmadan. 

Yine bu sene benim için yeni bir yolculuk başladı. Bu yolculuk nasıl ilerleyecek, zaman ne gösterecek bilmiyorum ama sevdiğim işi yapmaktan dolayı mutluyum. 

Gelecekle ilgili olumsuz konuşmayacağım, olumlu düşünmeye açık olsam da, bazen ruh halimin getirdikleri ile kafam karışabiliyor, bazen hissettiğim yalnızlık gerçekten beni boğuyor. Sonra yine toparlansam da bazen anlık da olsa iyi hissetmeyebiliyorum sanırım yorgunluktan da olabilir bu durum. Yine de yalnız olmak gerçekten zor bazen. Gerçekten zor. Tatlı bir sohbete, huzurlu bir bağa, ince düşünceye, anlamlı güzel, iyi hissettiren sözlere ihtiyaç duyuyor bazen insan, bu bir gerçek. Bu gerçeğimden hiç kaçamadım, ne kadar kaçmak istesem de. 

2023 neler getirir bilemiyorum ama ailemi götürmesin yeter ki benden. Huzurlu, sağlıklı, mutlu, kendi yollarımıza gitsek bile her daim kalpte beraber olmamızı diliyorum. Bu yıl gerçekten bazı kararlar verdim, umarım uygulayabilirim. Benim için bir dönüşüm yılı olmasını umuyorum. Kalben, ruhen, bedenen buna ihtiyacım var. Gücü hep kendimden aldığım için ve hep güçlü olmak için çabaladığım, hep güçlü görünmek için uğraştığım için pilim bitmek üzere. Tabii mücadeleyi bırakıyorum demek değil bu, yalnızca içimi döküyorum sayfalara, dökmezsem iyi hissetmeyeceğim gibi. Ben yine pozitif bakmaya, pozitif hissetmeye çalışan ve mücadeleyi istese de bırakamayan bir Esra olarak devam edeceğim yüksek olasılıkla.Sevgilerimle. Gitmeden son zamanlarda sıklıkla dinlediğim bir müziği bırakayım aşağıya. Şarkıyı dinlemekten eskittim iyice. Manidar. 



Devamını Oku »

Cuma, Aralık 23, 2022

Yan benimle

Bazı şarkılar insanın içindeki hisleri acı acı yakıyor. Hissettiğiniz, belki de daha çok hissetmek istediğiniz duyguları benliğinize yüklüyor adeta, geçici de olsa. Hani nisan ayında açan o pembe güllerin güzel koktuğunu bilirsiniz ancak o gülü koklamadıkça tam olarak nasıl bir his olduğunu anlayamazsınız? İşte bazı hisler de böyledir. O hislere kendinizi kaptırmak istersiniz ancak bu mümkün değildir, işte şarkılar size o hislerin ne kadar yakıcı olabileceğini hissettirir. Sıla'nın Yan Benimle şarkısı da böyle bir şarkı. Yanık yanık bu şarkıyı söylüyorum bazen. Hayatta imkansız o kadar çok şey var ki, en iyisi mi duyguları kızgın ateşlerle kapamak en derine, sonra toprak dökmeli üzerine. Her geçen gün daha da fazla toprak...artık ne kadar mümkün ise. 

"Kafeste sözler susuyor şimdi,
Uçurur zaman hele du'bakalım.

Gezdim seni sokak sokak, vallahi yok hesap kitap!
İçimde avaz avaz yan, yan, yan benimle..."



Devamını Oku »

Perşembe, Ekim 06, 2022

Aklım bulanık

Birkaç gündür babamın pek tadı yok. Bu durum bana, birlikte en son acilde sabahladığımız zamanı hatırlattı, zor bir gündü. 
Acilde beklerken, yürüyerek göğsünü tutan, ağrıdan inleyen bir adam girmişti içeriye. Zaten gergin, üzüntülü, uykusuzdum ve açıkçası güçlükle ayakta duruyordum. Onu öyle görünce anında kalp krizi geçirdiğini anladım. O gün gece üçte girdik acile ve sabah yedide çıktık. Yapılan tedavi işe yaramadı ve eğitim araştırma hastanesine gitmek zorunda kaldık, meğerse bir kriz geçiriyormuş babam. Her neyse... 

Biz acilde beklerken gelen o adamın kimliğini istediler önce ve yakını olup olmadığını sordular. Tek başına gelmişti, üstelik son on beş gündür de çok stresli günler geçirmiş. Ben babamın yanındayken, onun yanında kimsesinin olmamasına üzülmüştüm. Tansiyonunu ölçtüler ve nabzı da tansiyonu da çok ama çok yüksekti. Eğitim hastanesinde babama yapılan işlemleri bildiğim için, bu hastaya da aynısını yapılmasını bekledim ama hiçbir gelişme göremedim. Adam her an ölecekmiş gibi bağıra bağıra göğsünü tutuyordu, ölür diye çok korktum. 

Biz o gün, acilden çıkıp eğitim hastanesine gittik ama benim aklım hala o adamda kaldı. Acaba iyi mi? Kalp krizi mi geçiriyordu? Yaşıyor mu? hala o adamı düşünüyorum. Hiç aklımdan çıkmıyor desem yeridir, özellikle şu son birkaç gündür daha çok düşünüyorum. Kalp, insanı öyle çok yoruyor ki. Acaba onu yoran biz miyiz, bilmiyorum. Herkese sağlık ve şifa diliyorum. 

Devamını Oku »

Cumartesi, Ekim 01, 2022

Bazı rüyalar öyle güzel ki...

Bu sabah, rüyamda rahmetli anneannemi gördüm. Uzun zamandır rüyalarıma girmiyordu, nasıl özlemişim, nasıl özlemişim! 💖
Bazı insanlar neden ölür ki? diye düşündüğüm insanlardandı o. Anneanne demek, anne demek benim için. Ve anneannem çok kıymetliydi. 
Anneannemin çiçek bahçeleri vardı o yaşarken. Boyunu geçen çiçekler... onun boyu kısacıktı çünkü, ne tatlıydı. Yukarıdaki fotoğrafta da görüyorsunuz zaten. Rüyamda ise bana çiçek toplayıp veriyordu, her çiçeği nasıl ekeceğimi, ona nasıl bakacağımı anlatıyordu. Rüyamdaki ev başkaydı, küçük, ahşap tatlı bir evdi ve anneannem orada tek başına yaşıyordu. Vedalaşırken de ona sıkı sıkı sarılıp anneanne diye ağladım. Sanki onun öldüğünü biliyormuşum da, ona veda ediyormuşum gibiydi. 😔 Hayrolsun... 🙏

Onunla geçirdiğim vakitleri hatırlıyorum, ne güzel günlerdi. Bana nasıl gülümserdi. O yatalakken lazımlığını temizliyorum diye nasıl utanırdı benden. Babam eliyle ona yemek yedirirdi. Her gittiğimde bana mutlaka harçlık verirdi. :) Bazen ben isterdim ondan, hiç yok demez elini hemen cebine atardı para vermek için. Onlara kalmaya gittiğimde engelli teyzemle beraber beni yıkarlar, saçlarımı tararlar, karnımı doyururlar, ne istersem yaparlardı. O günlerin tatlı anıları, içimi ateş gibi yakar hala. Çok ama çok küçük olsam da, hepsi zihnimin köşelerinde dans eder alevler gibi. Zamanda geriye gidebilmek, ya da istediğimiz an, istediğimiz anıları izleyebilmek mümkün olsaydı keşke. 

Hayatınızda böyle kıymet verdiğiniz bir büyüğünüz var ise, her zaman kıymetini bilin. Ben dedelerimin ve anneannemin yokluğunu kalbimin en derinlerinde hissediyorum. Keşke ölmeselerdi ve bu yaşımda bile onların dizinin dibinden ayrılmasaydım. Çok özledim. Rüyalar da olmasa onlara nasıl sarılırdım? 

Devamını Oku »

Cuma, Eylül 23, 2022

Sahi, siz nasıl birisiniz?


Bazen, insanlardan içi boş cümleler duyuyorum. Tutamayacakları sözler verenler, yiyemeyecekleri b.kun başına geçenler, havalı havalı yüksekten atanlar, anlamsız özürler vb. 
Hakikaten insanın sinirleri bozuluyor, bu bir gerçek. Kimseyi değiştiremez, kimseyi de kontrol edemeyiz elbette ama 'düşünmeden' konuşmak neden bu kadar yaygın bir durum? Neden konuşmadan önce düşünmeyiz? Ben bugün, tutamayacağım bir sözü vermekten ölesiye kaçınırken, özür dilediğim bir durumu bir daha tekrarlamamak için çabalarken, yapabileceğimin dışında gereksiz havalı cümleler kurmamaya dikkat ederken, sorumluluğunu alamayacağımı düşündüğüm işlere girişmeden önce mantığımla hareket etmeyi tercih ederken, insanlar nasıl bunlara dikkat etmez anlayamıyorum. Bu cümleleri duymaya tahammül edemiyorum. 
Öylesine yaşıyorlar sanki ve sosyal bir toplumda yaşadıklarının da kesinlikle farkında değiller. Ne söylediğimiz ve ne yaptığımız çok önemli bu hayatta. Nasıl biri olduğumuz da öyle keza. 
Sahi, siz nasıl birisiniz? 
Devamını Oku »

Cumartesi, Eylül 10, 2022

Zamanınızı bekleyin...

Ben haksızlığa gelemeyen bir insanım, sorsak her insan böyledir ama hayır, her insan böyle değildir. Çoğu insan sakin bir şekilde hayatına devam eder. Benimse içimde bir yerde, usul usul kemirir, yer ve bitirir beni yapılan haksızlık. Asla ama asla affedemem. İnsanlardan o kadar soğudum ki, hoşgörülü olmak, mecburi de olsa muhatap olmak, beni öldürüyor. Tahammül sınırlarımı zorladıkça, kendimden tiksinir hale geliyorum. 

Nankörlere asla katlanamıyorum. Nefret ediyorum nankörlerden. Söylediği sözün arkasında durmayan insanlardan da nefret ediyorum. Gerçekten yüreğiyle yaşayan insanların varlığı bu kadar az mı bu dünyada? Kalbiyle yaşayanların? Hakkıyla yaşayanların? Dürüstlükle yaşayanların? Bugün bu yaşımda hala hayret edebiliyorum bu duruma çünkü içimdeki bir parça umut asla bitmiyor insanlığa karşı. Ama aptal olmamak lazım. O kadar öfkeliyim ki şu an... o kadar kızgınım ki... o kadar, o kadar nefret ediyorum ki.... anlatamam asla. On bin kelime de yazsam, asla ve asla tam olarak anlatamam. Ben sükunetiyle, sakinliğiyle bilinen bir insanım. Son raddeye gelsem de patlamamak için direnirim. Ama dünyada öyle insanlar var ki, hayret edersiniz. Hayret edersiniz. Samimi söylüyorum, şeytana bile pabucunu ters giydirebilecek öyle insanlar var ki, ölürsünüz şaşkınlıktan. 

Ancak Allah'a havale ediyorum. İnancıma sığınarak Allah'a havale ediyorum. Çünkü Allah, hakkıyla, bilen, işiten ve görendir. Şimdi sakin olma zamanı... elbet bir gün konuşma sırası bana gelecek. 

Devamını Oku »

Cuma, Eylül 09, 2022

Seni Seçiyorum

Hayatta asla bilemediğimiz, ne olduğunu anlayamadığınız bazı durumlar vardır. Kaç ömür geçirirseniz geçirin, başınıza ne geldiğini asla ama asla anlayamayacağınız durumlar. Sanırım artık yorumlamaktan, anlamlandırmaktan ya da bir neden aramaktan yoruldum. İçinizdeki kontrol ve her şeyi etiketleme dürtüsü asla bitmiyorsa, bu bir noktadan sonra gerçekten de çok yorucu bir durum haline geliyor. 

Özellikle şu sıralar gün doğumunu izliyorum, çok erken saatlerde kalktığım ya da hiç uyuyamadığım için, bu bir rutin haline geldi. Güzel şeyler düşünmeyi seviyorum otururken, iyi şeyler düşünmeyi, nefes aldığımı hissetmeyi... seviyorum. Tabii böyle anlarda, insan düşünmeye çok müsait olabiliyor, en olmadık şeyleri bile düşünürken buluyorum kendimi. Üstelik bu sabah birazcık da üşüdüm, bu neredeyse mart ayından beri olmayan bir şeydi, sanırım artık sonbahar kendini hissettirmeye başladı. En son nisan ayında yağmur yağdığı düşünülürse, belki biraz geç bile kalmış olabilir benim için, çünkü yağmura gerçekten ihtiyacım var. 

Bu sabah otururken ve gün ışığının üzerimize perde perde inişini izlerken, Hans Zimmer'ın I Choose You (Seni seçiyorum) parçasını dinledim tekrar tekrar. Sanırım sözsüz müzikleri daha çok seviyorum, zihnimi sakinleştiriyor, ruhumun en gizli yanlarına kolaylıkla ulaşabiliyorlar. Ve her ne kadar yorulmuş olsam da bazı şeylerden, hala ve hala anlamaya çalışmakla uğraşacağım. Anlayamasam da... 




Devamını Oku »