Susmazdım sanırım, konu konuyu açardı, vakit su gibi akardı, sabaha kadar oturabilirdim. Ruhumun tatlı tatlı mayıştığını, üzerimde ne stres varsa hepsinin akıp gittiğini hissederdim mutlaka.
Çayla aram pek iyi değildir ama öyle bir anda, bardak bardak içerdim belki. Hafif üşürdüm ama önemsemezdim, sürekli gülümserdim çünkü içimden gülümsemekten başka bir şey gelmezdi. Anı durdurmak isterdim muhtemelen. Üzerimde rahat bir kıyafet olmalıydı elbette. Belki etek giyerdim? ya da rahat bir pantolon. Ayağımda kolayca çıkan yaz ayakkabıları olurdu, çıplak ayaklarımı sallardım sürekli. Saçlarımı açık bırakırdım ancak tepede küçük bir topuz yapardım, çünkü çok kıvırcıklar, uzaktan sokak lambasının altında bonus kafalı bir kız olarak görülmek istemezdim haliyle.
Kendi sesimi duymayı pek sevmiyorum ama muhtemelen denizin dalgalarına en çok benim sesim karışırdı, çenem yorulmazdı. Çaydan sonra dondurma güzel giderdi kesinlikle. Sade, vanilyalı olandan şöyle epey bir alırdım. Sıcakta damlamasın diye muhtemelen dondurmanın tadını alamadan hızlı hızlı yalar bitirirdim. Hayattan bahsederdim, kendimden, düşüncelerimden, belki güzelliklerden belki de acılardan bazen. Anlatacak o kadar çok şey olurdu ki. Bazen hüzünlenir, bazen ne diyeceğimi bilemez, bazense bir şeyi anlatırken aklıma gelen diğer şeyleri anlatmak için sabırsızlanırdım. Kalbimle konuşurdum, ruhumla... Öyle güzel bir akşam olurdu ki, hiç şüphesiz ömrüm boyunca asla unutmazdım. Ruhum yorulmazdı, aksine ruhumdaki yorgunluklar giderdi. Çok ama çok iyi gelirdi hiç şüphesiz. Öyle işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder