Sayfalar

Salı, Ocak 02, 2024

Sevginin olduğu bir yerde, kimse incinmez

Bilgisayarda çalışır iken, geri planda fon müzikleri dinlemeyi seviyorum. Ruhumu yormayan, bunalıma sokmayan ya da başımı daha fazla ağrıtmayan müzikler. Şu an çalışır iken mesela, Hans Zimmer'ın, Top Gun: Maverick filmi için, Lady Gaga ile birlikte bestelediği "You're Where You Belong" müziğini dinliyorum. Sakinleştirici ya da gözlerimi kapattığımda, huzur veren bir etkisi var. Galiba bu yüzden fon müziklerini çok seviyorum. 

Açıkçası, kafamın biraz sakinleşmesine ihtiyacım var. Bazen sırf bu sebepten, odaklanamıyorum. Gözümün önünde akıp gidiyor hayat. 

Birkaç gündür ise, hikayesini duyduğum bir insanı düşünüyorum sürekli. Her düşündüğümde, beynimdeki nöronların hepsi onu düşünmem için etkileşime girdiği her an, her salise, aynı anda kalbime bıçak saplanıyor sanki. Uyandığım, uyuduğum, yediğim, içtiğim her anda aklıma geliyor. Kendi kendime, "acaba yemeğini yedi mi?" diyorum ya da "Dışarısı soğuk, acaba yine onu dışarıda bıraktılar mı?" 

Veya, "İstediği an, istediği gibi banyo yapabiliyor mu?" ya da, "Cebinde parası var mı? Ona para veriyorlar mı? İstediği bir şey var mı? Yemek istediği, almak istediği?" En basitinden, "Telefonunda kontorü var mı? Konuşabiliyor mu kimseyle?" Bu ve buna benzer şeyleri düşünüyorum sürekli. "Anne babasını özlüyor mu? Anne babasının yanına gitmek istiyor mu? O enkazdan kurtulmamış olmayı diliyor mu?" Kalbim ağrıyor. 

Bir fotoğrafını gördüm, kalabalık bir sofrada, en uçta oturmuş, herkes gülümseyerek kameraya bakarken, o sadece, öylece bakıyor. Gülümsemesi yok, ait olmadığı bir yerde oturuyormuş gibi bir ifade var yüzünde. Sanki aklından, "Acaba beni burada istiyorlar mı?" diye geçiriyor ya da "Bana acıyorlar mı? Ben bu insanlara muhtacım." diyor belki de. Ruhu acıyor belki de, kalbi acıyor. Bir bardak su bile istemek zor geliyor. Ait olmadığı bir yerde. 
Belki üzerine örtmesi için verdikleri battaniye bile temiz değil, temizlenmiyor. Hor davranıyorlar belki de, üzücü konuşuyorlar, gücendirip, içten içe ağlatıyorlar. 

Bu yazıyı yazarken bile, tam olarak neden bahsettiğimi yazmak istemiyorum çünkü bilgisayar başında iken hüngür hüngür ağlarım diye korkuyorum. Şu satırları yazarken bile ekranı puslu görüyorum. Sanki gözyaşlarım akmak için bekliyorlar. En çok, en çok üzüldüğüm, en çok ağladığım şey, onu bir battaniyeye koyarak iki kat yukarı çıkaran insanların ellerini öpmeye çalışması ve onlar, onu taşırken bağıra bağıra ağlaması. 

Hayatın adaletini sorgulamak bana düşmez ama ne olur, lütfen, yalvarıyorum, yaşadığı hayattan soğumasın bu insanlar. Bu insanlar, yaşadığı hayattan soğuyacak derecede zulüm görmesinler. Bu insanlarla ilgilenen, onlara bakan, onların sorumluluğunu üstlenen insanlar vicdanlı, merhametli ve sevgi dolu olsun. Lütfen. 
Hayatları zaten zor ama bir de onlara iyi bakmayan insanlara muhtaç olmasınlar. Bir bardak su istemeye çekinmesinler. İyi olsunlar. Lütfen. Lütfen, rica ediyorum. Çünkü, sevginin olduğu bir yerde, kimse incinmez. Sevgi, daima kazanır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder