Sayfalar

Gelişim - Dönüşüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gelişim - Dönüşüm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Şubat 23, 2022

Yaşamımız için Yeterince Şükrediyor Muyuz?

 İnançlı olsanız da, olmasanız da, yaşamınız için teşekkür etmeniz gerekmiyor mu? Bunun için yalnızca birkaç saniye ayırıp, kalbinizle düşündüğünüz anda, aslında bunu yapmanın ne kadar önemli olduğunu fark edeceksiniz. 

Her insan, ailesi ile birlikte ortak bir yaşam alanı içinde yaşıyor olsa da, aslında yaşamda 'bireysel' olarak varlığını sürdürüyor. Kişisel olarak sorumluluklar çok fazla, ve her gün türlü türlü sorunlar yaşayabiliyor insanlar. Fakat aynı zamanda güzel anlar da olmuyor değil. Hayat, 'mutlu' ve 'üzgün' anların toplamı gibi aslında. 

Gün içinde, ne kadar şükrediyorsunuz mesela? Size verilen bomboş bir defteri neyle dolduruyorsunuz? Şu an, bu yazıyı okuyan gözleriniz için, kaç kere teşekkür ettiniz? Eğer mobilden okuyor iseniz, ekranı aşağı yukarı oynatan parmaklarınızın varlığı olmasaydı, ne yapardınız? Yolda yürürken bile, karıncalara basmamak için adımlarınızı dikkatlice atarken, ayaklarınızın hareketlerini uzun uzun izleyip, 'çok şükür, yürüyebiliyorum' diye kaç kere düşündünüz? Yemek yedikten hemen sonra sizi lavaboya sürükleyen, sağlıklı bir işlevsellikle görevini sürdüren bağırsaklarınıza kaç kere teşekkür ettiniz? 

Gün boyu açık olsa belki de patlayacak derecede yorulabilen beyniniz için, gece uykuya dalıp, sabah gözlerinizi açtıktan sonra sanki şarj olmuş gibi, sanki dinlenmiş gibi olduğunu görüp, kaç defa bu duruma şükrettiniz?  Vücudunuz mucizelerle dolu bir makine gibi çalışıp, sizi size karşı korurken, ona ne kadar yardımcı oldunuz hayatınızda? Kendimizi ciddiye almamız gerekiyor aslında. 

Verilen bu sağlıklı bedeni, sağlıklı düşünce yapısını, yaşamı, fütursuzca hor görmek yerine, durup aslında ne kadar değerli bir şeyi sahip olduğumuzu fark etmemiz gerekiyor aslında. Elbette her insan sağlıklı olamayabilir, her insanın olağanüstü bir yaşamı olmayabilir. Yazıyı okurken, 'sen neden bahsediyorsun, şükredecek bir yaşamımız yok' diyebilirsiniz de. Bu, inancınızı kaybettiğiniz anda aklınızda beliren, kalbinizi kıskaç altına alan düşüncelerdir. İnancınızı geliştirmeyi, onu keşfetmeyi, onu kabullenmeyi, onunla yaşamayı öğrenmeyi denemelisiniz belki de. 

Ben, özellikle, inancın bir insanı nasıl dirilttiğini, nasıl yaşama dört elle tutunmasına vesile olduğunu, başına ne gelirse gelsin, her şeyin bir sebebi olduğunu düşünen o sağduyulu halini yakından da gördüğüm için, bunu kolaylıkla söylüyorum aslında. İçinizdeki maneviyatı keşfedip ve onunla ilgilendiğinizde, 'güçlü' olabilmenin asıl sebebinin bu olduğunu fark edeceksiniz. Şahsen ben, bugün bu kişiysem, içimdeki inancı keşfettiğim içindir. Bunun için çok emek verdim diyemeyeceğim çünkü bu kibirlilik olabilir fakat en azından kendim için bir şeyleri yapabildim diyebiliyorum. Tabii bunun bir başlangıcı, güçlükle geçilmiş bir süreci vardı ancak onu da başka bir gün anlatırım. 

Sahip olduğunuz her şey için, iyi veya kötü, teşekkür edin. Kötü'nün sizin için aslında 'iyi' olabileceğini siz değil, zaman bilecektir. Sevgilerle...

Devamını Oku »

Pazartesi, Aralık 20, 2021

Samimi Değilseniz 'Canım' Demeyin

Çoğu zaman konuşma ya da hitap dilimizde, samimi olmadığımız kelimeleri kullandığımızı fark ediyorum. Bu ne kadar doğru diye düşünmüyorum da değil. Örneğin 'canım' kelimesi, gerçekten samimi olarak söylenmediğinde, kulağa itici gelmiyor mu sizce de? 

Ben bu kelimeyi dikkatli bir şekilde kullanmaya dikkat ediyorum çünkü, gerçekten samimi bir ilgi duymadığım bir insana, 'canım' diye hitap etmek, pek de doğru gelmiyor. 

Örneğin insanlar, samimi olmadıklarını belli ederek birbirlerine, 'Nasılsın?' diye soruyor. Gerçekten nasıl olduklarını merak ediyorlar mıdır sizce? Bu ve bunun gibi durumlarda, gerçekten ciddi değilsem, gerçekten merak etmiyor isem bu soru kelimelerini kullanmıyorum. Belki de ben çok dikkat ediyor ya da detaylara çok takılıyorumdur ama, samimilik içermeyen diyalogların hiç kurulmaması taraftarıyım. Ya da kurulan diyaloglarda, sahte samimiyetin oluşturulmasını doğru bulmuyorum. 

'Canım!' kelimesi, karşıdaki kişiye verilen değerin bir göstergesi bana göre ve bu kelimeyi herkese karşı kullanmanın doğru olmadığına inanıyor ve ona göre hareket ediyorum. 

Sevgilerler...

Devamını Oku »

Cuma, Kasım 12, 2021

Neden İyi Giyinmeliyiz?

İyi giyinmenin şüphesiz, kişinin kendisi üzerindeki etkisi görmezden gelinmemelidir diye düşünüyorum. Ne yazık ki çevresel faktörler göz önüne alındığında, ilk olarak görünüşümüz ile varlığımızı belli ediyoruz. Bir duruş, bir görkem yaratmak için, dikkat çekici, sade, özenli ama kesinlikle titiz giyinmek önemli. 

Peki neden iyi giyinmeliyiz? 

Elbette ki, giyim tarzımız karakterimizi belirlemez. Aslında tam tersi kabul edilebilir; yani karakterimiz giyim tarzımızı belirleyebilir. Cıvıl cıvıl neşeli bir insan iseniz, renkli kıyafetler giymek sizin için vazgeçilmez olabilir. Ama sadelik ve belirgin bir duruşunuz var ise, sizi yansıtan sade tercihleri giyinmek isteyebilirsiniz. 

Giyim tarzımız, karşıdaki kişiye bir mesaj verir ve bu mesajın olumlu, istediğimiz etkide olmasına dikkat etmeliyiz. Bir tarz yaratmak için servet harcamaya gerek yok, ancak kaliteden ödün vermemeniz de, mantıklı bir tercih olabilir. 

Kişiliğimiz ne yazık ki insanların gördüğü ilk şey değildir, bu yüzden insanlar, bazen kişileri hal ve hareketlerine, giyim tarzına, duruşuna göre bir süzgeçten geçirebilir. Kimin ne düşündüğünü önemsizmiş gibi görünse de, insanlarda bıraktığımız izlenimler önemlidir. 

Ayrıca dışarıya çıktığınızda, kiminle karşılaşacağınızı bilemeyebilirsiniz. Belki de, hayatınızın eşi, ya da çok önemli bir iş ortağınızla karşılaşabilirsiniz. 

Tabii ki, en önce, kendiniz için iyi giyinmelisiniz. Sizi psikolojik olarak iyi hissettirecek giyinmek, gün içinde olumlu bir tutum içerisinde olmanızı sağlayabilir. 

Sizce neden iyi giyinmeliyiz? 

Devamını Oku »

Cumartesi, Ekim 16, 2021

Neden Anı Yaşayamayız?

Carpe Diem cümlesini mutlaka duymuşsunuzdur. Anı yaşa, anlamına gelir. 

Anı yaşa, anda kal, anı hisset gibi motivasyon cümleleri, olumlu bir motivasyon bakış açısı olsa da, bunu yapabilmek çoğu zaman mümkün değildir. 

Anı yaşayan, bulunduğu anı özümsemeye çalışan insan, geçmişe dair hatıralarıyla boğuşurken bunu yapamayabilir. Ya da, gelecek kaygısı taşıyorsa, andan keyif almayabilir. Çoğu zaman anı yaşayamamamızın nedeni budur. Bizi geçmişe ya da geleceğe bağlayan kaygılar, bulunduğumuz an ve zamandan keyif almamızı engeller. Yarını düşünerek, yaşadığı günü kaybeden insanlar hayattan tat almadan, nasıl bir ömür geçirdiklerini anlayamazlar. İşte bu yüzden, anı yaşayın, yarını elbette düşünün ama bugünü yaşamadan ölmeyin.


Devamını Oku »

Perşembe, Ağustos 12, 2021

Olduğun Kişiyle Mutlu Ol

Hayatta ne olursa olsun, kendin olman gerektiğini unutmaman gerekiyor. Sen olduğun halinle özelsin, düşünürsen gerçekten de bir tanesin ve bu çok önemli bir şey! İnsanlara karşı saygını koruduğun müddetçe, olduğun gibi olmaya devam edebilirsin. 

Senin hayatını yaşamadan, senin ayakkabılarınla bir buçuk kilometre yol almadan seni yargılamaya kalkanlara kulak asma! Onlar, sen olmanın ne demek olduğunu bilmiyorlar. Bu umurunda mı? Bence olmasın! 
Mücadelelerin hep aynı olması gerekmiyor. Bir yere varmak için kilometrelerce yol yürümen gerekmiyor. Eğer kestirmeleri biliyorsan, eğer o yolun sonuna ulaşmak istiyorsan, bu harika! Söyledikleri gibi, asıl macera yolculuğun kendisi değil, yolculuğun sonu, hedefin sonu, başarmanın sonucu da asıl macera olabiliyor. 

O yüzden kendine daima inan ve ne olursa olsun, kimseye saygısızlık etme. Saygı, karşıdakine gösterilen bir duyguymuş gibi düşünülür ama aslında, kişinin kendi karakterini yansıtan harika bir detaydır. Bu yüzden saygı çizgisini geçerek, saygısızlık ettiğin an, aslında karşıdaki kişiye değil, kendine saygısızlık etmiş olursun, bu her zaman kulağına küpe olsun. 

Ve de, sana saygı göstermeyen birisine değer verme. Bu kendi değerini düşürmekten başka bir şeye yaramaz. 

Devamını Oku »

Pazar, Temmuz 18, 2021

Kötü Bir Turp mu? Yoksa Siz mi Çok Düşünüyorsunuz?


Zaman zaman kendinizde şu durumu fark ediyor olabilirsiniz: bir başkasının yerine düşünmek! 

Bunun çoğu zaman elinizde olmadığını söylersiniz, haklısınızdır da. İkili ilişkilerde çok çalışan bir zihnin, gereksiz düşüncelerle kirlendiğini, belki  de karşıdakinin aklından bile geçmeyen ihtimalleri siz düşünüp, buna da tutarlıymış gibi inandığınızı fark edebilirsiniz. Peki bu neden kaynaklanıyor? 

Aşırı nezaketten mi? 

Sonuçta, karşıdaki insanın tavırlarından yanlış izlenimler çıkarıp, yorumda bulunduğunuz zaman tam tersi bir durum olduğunu anlayabiliyorsunuz. Örneğin karşınızdaki insanın canı bir şeye sıkkın ise ve yüzü de asık ise, siz kendi içinizde acaba onu kıracak bir şey mi yaptım diye düşünebilirsiniz, halbuki o insan yalnızca akşam yemeğinde yediği bir turpu sindirmeye çalışıyor olabilir...

Bir de şu durum var... her insan sizin kadar hassas olmayabilir. Siz bir insanın her şeye kırılabileceğini ya da, her ayrıntıya dikkat edebileceğini düşünüyor olabilirsiniz ama bazı insanların hayatta bu gibi endişeleri yoktur. 

Bunun çözümü hemen hemen yok gibi bir şey. Evet, tabii, bir uzman yardımıyla ihtimallerin sonsuz ışığında kaybolmamanın bir yolunu bulabilirsiniz ama bizce en önemlisi, o anda ne düşünüyor iseniz, bunu karşı tarafla paylaşmak ve doğru olup olmadığını teyit etmektir. Karşı tarafa ne düşündüğünüzü açıklayıp, kendi içinizde ihtimaller yaratmak yerine, kötü bir turpu mu sindirmeye çalışıyor, yoksa size mi kızmış, bunu öğrenebilirsiniz. 

Çok düşünenlere! Sevgilerle... 

Devamını Oku »

Salı, Ağustos 25, 2020

Nereye Kadar?


Kafam karışık. Ne yapacağımı bilmiyorum. Hayatta bazı şeçimleri zorlanarak yaptım,bazılarını ise fark etmedim bile seçerken. Ama biliyorum ki insan seçimleriyle var ve Matrix filminde de bahsedildiği gibi, asıl önemli olan seçim. Seçimlerimizin sonuçlarını yaşarız ve bu seçimleri yaptığımız için mutsuz oluyorsak eğer, sitem etmemizin bir önemi var mı? 

Neden basit bir insan olamıyorum bilemiyorum. Neden düşüncelerin beynimi ve kalbimi kemirmesine izin veriyorum, onu da bilmiyorum. Neden bir sisin içinde kaybolmuşum gibi hissediyorum? Neden önümü görmek, görebilmek beni ürkütüyor? Neden belirsizlik beni yoruyor? Oysa insanlar hayatlarını belirsizliklerin üzerine kurmuş ve fark ediyorum ki çok da mutlular. 

Fakat benim için hayat net olmalı. Işler,ilişkiler,aileler, insanı var eden her şey net olmalı. Kendisi bile. Fakat ben kendim için net'im diyemiyorum. Sonsuz ihtimallerin içinde yaşıyoruz ve insan nasıl net olabilir ki diye düşünüyorum sonra. 

Ama belirsizlik insanı yoran bir durum... nasıl olacak bilemiyorum. 

Düşüncelerin düşünceleri var ve insan beyni bir noktadan sonra error verecek duruma geliyor. Telâş, tahammülsüzlük, elde olmayan durumlar derken birikiyor her şey ve nasıl patlayacak, bilmiyorum. Kafam o kadar karışık ki... 

Bazen, sadece hissetmeyen, buz gibi bir insan olmanın nasıl bir şey olacağını düşünürken buluyorum kendimi. Gamsız değil asla... Sadece hisleri olmayan bir robot olmak... kulağa muhteşem bir şeymiş gibi geliyor. Oysa insan hissetmeden yaşamın tadını alamaz biliyorum. Ama yaşam, bazen sadece koca bir trajediden ibaretmiş gibi geliyor ve trajediler insanın ağzında buruk bir tat bırakıyor. 

Neden böyle bir insanım? Neden detayların içinde boğuluyorum ve istemeden de olsa takılıyorum onlara? Neden bu hassaslık? Bu bekleyiş? Bu kararsızlık? Neden? Insan kendine sorduğu soruların cevabını alamaz mı her daim? Kendimizden neyi saklıyoruz ki? 

Öyleyse neden cevaplarım yok? Neden bu kadar karıştım, çözülemiyorum? Anlam veremiyorum... 

Kendime anlam veremiyorum, ve bu beni sinirlendiriyor. Oysa bazı şeyler yok olup gidiyor ve benim o şeyler yok olmadan kendimi bulmam gerekiyor. 

Bahsettiğim karışıklığın bir insanla alakası yok, benimle alakası var. Galiba bu cümleyi yazarken kendimi pek insan yerine de koymuyorum. Garip bir yaratık gibiyim, ve ciddiyet üzerimde bir yaka kartı gibi duruyor. Sanki her şeyim o yaka kartından okunuyor. Insanlar hakkımda kötü şeyler söylemiyor, bunun için çaba harcıyorum. Kimsenin bana kötü demesine izin veremem, çünkü kötülüğe meyilli biri olmadım hiç. Kendimden çok herkesi düşündüm belki de ve sıra kendime geldiğinde bunu başaramamış olduğumu görüyorum. 

Ama insanlar iyi şeyler söylerken aradan bana dokunan cümleleri de yakalıyorum elbette. Ciddiyet beni tarif eden 3 kelimeden 2'si gibi bir şey. Diğer 1'i ise düşünceli olabilir pekâlâ. Ama kendini değil, kendinden başka herkesi düşünen bir 'düşünceli'. Gülesim geliyor. Insan kendine de gülmeli. Bunu yapmalı. Yoksa zor olur yaşamak. 

Zaman zaman yoruluyorum, vücuduma da yansıyan bir yorgunluk bu ve aslında hiçbir anlamı da yok. Çünkü bu hep var olmaya devam edecek olan bir durum. Sonsuzluk yanında halt etmiş. 

Galiba hayvanlarla daha çok iletişim kurmalıyım. Onların pozitif enerjisi beni öyle bir toparlıyor ki, hayret ediyorum. Ama sonra kendi benliğime geri dönüyorum tabi, üzücü. 

Kendimle olan hesaplaşmam hep sürecek gibi ve, bir noktada asıl önemli olanın kendim olduğunu anlayacağımı umuyorum. 

İnsan dünyada bir iz bırakırken kendini de bir yerlere taşımalı, mutlu etmeli ve kendi varlığını unutmamalı aslında. Umarım ki kendi varlığımı unutmam. Ve umarım ki bu karmaşıklığım bir nebze de olsa netleşir.. 

Kafam bir çin sokağı kadar kalabalık ve o kalabalığın aslında hiç dağılmayacağını bilsem de, yine de bunu ümit ediyorum. Sevmeye önce kendimizle başlamalıyız gibi... 

Sonra gerisi de gelir elbette. 

Hayata molalar hep kısa sürüyor, mücadeleye tam gaz devam. 

Devamını Oku »