Sayfalar

Salı, Ağustos 13, 2024

Son zamanlarda..

Son zamanlarda, o kadar yıprandım ki, her şeye dair... O kadar yoruldum ki, çoğu zaman... 

Gerek insanlar, gerek sağlık ve aklımdan hiç gitmeyen karanlık düşünceler.. o kadar boğuyor ki beni son zamanlarda... Artık hiçbir şeye tahammül edemez hale geldiğimi hissediyorum. 

İnsanların bahanelerinden sıkıldım artık, davranışlarından da hakeza. Bazen keşke aptal bir insan olsaydım da bu kadar görebiliyor olmasaydım diyorum kendime. Bazen o kadar kırılıyorum ki her şeye, sonra o kırıklar batıyor içimde. O kadar yıprandım ki artık, avuç avuç saçlarım kopuyor! Dökülmüyor, kopuyor. 

Ben artık çaba vermekten yoruldum sanırım. Çaba verecek gücüm kalmadı. Artık kendimi daha fazla yormak istemiyorum. Artık tahammül edemiyorum. Artık, aptal yerine konmak istemiyorum. İnsanlar çaba vermiyorsa benim de vermemin bir anlamı yok... o kadar soğuyorum ki her şeyden... o kadar yıprandım ki. 

Eylül geliyor, geliyor yeni bir yaş daha.. Artık yeter. Gerçekten yetti. Yetti. 

Devamını Oku »

Çarşamba, Mayıs 22, 2024

Benliğimi reddetmiş olmam gerekir

İnsanlar, özellikle bir şeyi sakladığını düşündüklerinde, nedense bunun özel hayatla bir ilgisi, daha doğrusu, birinin varlığı ile ilgili; olup olmadığı konusunda kesin yargılara varma konusunda mükemmeller. Sen aksini söylesen de kabul etmemeye meyilliler. 

Artık evlilik, ilişki, sevgili, birinin varlığı/yokluğu meselelerinden o kadar sıkıldım ki, bunu nasıl ifade edebilirim, bilmiyorum. Sanki öylesine biriyle evlenebilirmişim gibi, sanki bana gelen tekliflere atlıyormuşum gibi, sanki biriyle ilgili aşk acısı çekiyormuşum gibi, sanki evlenmek istiyormuşum gibi, sanki erkek meraklısıymışım gibi düşünmeleri bana çok garip geliyor. Çok basit bir şekilde açıklıyorum oysaki ama inanmak istemiyorlar. 

Hayatımda daha önemli gerçekler varken, birinin; varlığı/yokluğu, tanımak/tanımamak, konuşmak/konuşmamak, ilgilenmek/ilgilenmemek, dikkatini çekmek/dikkatini çekmemek ve daha bir sürü şey gibi durumlarla uğraşabileceğimi nasıl düşünürler bilmiyorum. Hayatımda daha önemli gerçekler olmasaydı bile, benim kafa yapımın "öylesine" bir ilişkiye uyumlu olduğunu sanmıyorum. Ben, "öylesine" bir mesaja kapılıp gidebilecek, "öylesine" bir bakışmaya tav olabilecek, "öylesine" bir insana hayatımı adayabilecek bir insan değilim, olmadım hiç. Bu övünülecek bir şey midir, bilemem ama bu benim gerçeğim. Ben sıradan bir insan olsam da asla basit bir insan olmadım. Bu yapıya sahipken de, karşı tarafın, yalnızca çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini görebildiğim için, kimseye güvenemem. Benliğimi reddetmiş olmam gerekir. :) 

Ne yazık ki bir insanın ilk cümlesinden başlayarak, en gizli niyetine kadar tahminlerde bulunabilirim - doğru/yanlış bilemem ama içimdeki parça güvenmemeyi tercih eder, şiddetle. 
İnsanlar evlenmeyi düşünmüyor musun vs diye sorduklarında ise sinirleniyorum ister istemez. Sorudan öteye geçip nedenini anlamak için ısrar ettiklerinde bu sinirim daha da artıyor. Eğer beni tanıdığınızı düşünüyorsanız bunu yapmazsınız zaten. Siz, size gelen tekliflere yanıt verip, görüşüp konuşup evlenebilirsiniz, benim ise bunu yapmamaya hakkım var. Ben hayatıma alacağım insanı uzun zamandır tanımak isterim, güvenmek ve inanmak isterim. Ve şu aşamada, birini bu kadar tanımaya ayıracak vaktim de yoktur. Bundan sonra olacağından da şüpheliyim, yalnızca kendi gerçekliğimi gerçekleştirmeye ihtiyacım var. Bu bağlamda bana, destek olduğunu zannederken aslında beni üzebilecek bir erkek arkadaşa ihtiyacım yok. Sadece her şeyin hayırlısı diyorum, o kadar. 

Bazen romantik sözler, şiirler ya da müzikler paylaştığım zaman, nedense hep birinin var olduğunu düşünmeleri de komik geliyor bana. Bu benim ruhumun bir yansıması, varlığımın "hislere ve hazlara" karşı gösterdiği doğal tepki. Ben birine his beslemiyor olabilirim ama hislerin varlığına saygı duyuyorum - şiirler ya da sözler ya da müzikler bana hiç sahip olmadığım aşkı anımsatıyor. Çünkü ben bütün sert kabuklarına rağmen, içinde hassas ve duyguları olan bir insanım. Bu hisleri taşıyabilecek bir erkeğin olduğuna  da inanmıyorum. Yine de her şeyin hayırlısı elbette. 

Devamını Oku »

Pazar, Mayıs 19, 2024

Tahammülsüzlük

İnsan yaş aldıkça, insanlara artık tahammül edemez bir hale geliyor. Eskiden birçok şeyi tolere edebilirken, şimdi tahammülsüzleşiyorum ve sanırım artık kaldıramıyorum. Bir insan, yaşamı boyunca kendi karakterini geliştirmeli diye düşünüyorum; eksikleri varsa tamamlamalı, öfkeliyse sakinleşmeyi bilmeli vb... İnsanlar ömürleri boyunca, saygısız, düşüncesiz vb. kalabilmeyi ve bunu sürdürebilmeyi nasıl başarıyor, hayret ediyorum. 

Örneğin bir insan verdiği sözü neden tutmaz? bunu hala anlayamıyorum. Hiçbir insan ilkesi bana bunu mantıklı gösteremiyor. İnsanlar tutamayacağı sözleri neden veriyor? Neden olur olmadık bahanelere sığınıp, mantıklıymış gibi karşı tarafa bunu dikte ettirebiliyor ve karşı tarafın da bunu mantıklı bulmasını bekleyebiliyor? Hangi dünyada yaşıyorsunuz? Aptalı oynamışlığım çok oldu ama hiçbir zaman aptal olmadım çok şükür. Bazen cehalet mutluluktur sözüne o kadar iyimser bakıyorum ki, ama elimde değil cahil olamıyorum. Ben istemesem de, anlayabilen ve gerçekleri görebilen bir yapım var çünkü. 

Bir insan bir bahane sunarken bile, bunun yeterli olup olmadığını düşünmeli. Karşıdakinin aklına, varlığına saygısızlık etmemek için, sunduğu bahanenin geçerliliği olmalı -her şekilde kabul edilebilir olmalı- bence bu şekilde olmalı. Ben farklıyım, sen farklısın vb. değil bu, farklılıklara sığınamazsınız, hayır! Hepimiz farklıyız, hepimizin ayrı bir hayatı var. Zaten bu nedenle ortak bir dil üzerinde anlaşmaya çalışıyoruz. Kendi içinizde size mantıklı gelen bahanelerinizin, karşıdaki için de mantıklı olmasını sağlamalısınız! Eğer iletişime, diyaloğa saygı duyuyorsanız bunu yapmalısınız. Yapmıyorsanız da, kesin iletişimi bitsin. Kimse buna mecbur değil. 

Hiçbir şeye tahammül edemiyorum. Artık her şeyden çok çabuk soğuyorum. Anlatamıyorsam, anlatmayı bırakırım. Anlayamıyorsam da anlamak için çabalamayı bırakacağım. Fark ettim ki, yaşamım boyunca iletişimde olduğum hiçbir insan, benim kadar çaba göstermemiştir. Bana öyle geliyor ki ben ipleri bir bıraksam, ortada tutunacak bir bağ da kalmayacak gibi kimseyle. Bunu görüp bununla yaşamaya çalışmak da öyle yorucu ki. Hayırlısı her şeyin. 


Devamını Oku »

Perşembe, Nisan 18, 2024

Mutlu ol, mutlu kal. İyi ki doğdun!

Hayat bir yolculuktur diye düşünürüm hep. Ruhlarımız bu yolculuğa çıkmadan çok önce karar verirler, göze alırlar birçok şeyi. Yaşamımızın birçok yerinde üzülecek olsalar da, denemeye istekli olurlar. İnsan bedeni ile ruhu bir bütündür derler ancak ben tam tersini düşünüyorum her zaman. Yorucu olsa da, kalıbımızın dışına taşıyor bazen ruhumuz. Ömrümüz boyunca o dengeyi korumaya çalışıyoruz, hele ki hassas ve de her şeyin farkında olan bir insan isek. Özellikle bu ruhlar, iyi ki varlar...

Bir insana iyi ki varsın demek kolay değildir. Zannedersem bu söz öyle herkese de söylenmez. Ancak hayat yolculuğunu bildiğin, yıllardır bildiğin ve de varlığına, dürüstlüğüne, düşüncelerine saygı duyduğun bir insana çok kolay bir şekilde söyleyebilirsin bunu. Özellikle de bugün. Bugün, saat tam 00.00 olmuş iken ve tarihler 18 Nisan'ı gösteriyor iken. 

Neden var olduğunu hatırlamak için, karıncaları hatırla. Üzerine basmamak için dikkatle yürüdüğün yollarda, harıl harıl koşarcasına yuvasına yetişmeye çalışan o karıncaları hatırla. Bir başkası onların üzerine basarak onların yaşamına son verecek iken, sen onları incitmedin. O an orada olman için, iyi ki var olman gerekiyordu belki de. 😉

Farkında bile olmadığın birçok şey için, "iyi ki var" olman gerekiyordu belki de. Günün birinde, gözü yaşlı bir çocuk minnetle, "İyi ki varsın." diyecek belki de. Yalnızca pes etme. Mutlu hisset, mutlu kal. İyi ki varsın. 😉

 

Devamını Oku »

Pazartesi, Şubat 05, 2024

Keşke hissetmeseydim

İnsan bazı şeyleri söyleyemez, hayatı boyunca. Bu o kadar acı bir şey ki aslında. Duyduğum acıyla, gözyaşlarıyla yazıyorum şu an bu yazıyı. 
Her zaman duygularımızın kölesi oluruz. Bu dünyada acıyı da, mutluluğu da, korkuyu da, arzuyu da, bitmişliği de, tükenmişliği de hissettiren tek şeydir duygular. Ve insan kapalı bir kutudur, asla söyleyemedikleriyle bir gün ölür gider. 

O kadar yoruldum ki bazı şeylerden, bazı duygulardan, hissetmemeyi dilediğim an, o kadar çok ki, bu hayatta. Dünya hassas kalpler için cehennemdir" cümlesi, gerçekten de çok doğru aslında. Cehennem gibi bir his, o hissin nasıl olduğunu bilmesem de, tarif etmek için bu kelime çok ağır ve anlamlı geliyor. Çoğu zaman geçmişe dönüp de bazı şeylerin olmaması için çaba vermek isterken buluyorum kendimi, bazı şeylerin hissedilmemesi için. Yok etmek istiyorum her şeyi, çünkü çok acıtıyor, yoruyor, kırıyor beni. Kendimi aşırı zehirliyorum ya da yaş aldıkça tahammülsüzleşiyorum her şeye karşı. 

İnancımı da yitiriyorum galiba... ben kimseye kötülük yapmadım ki. Bir imtihan olsa da, artık gücümün kalmadığını hissediyorum. Artık gücüm yok, taşıyamıyorum bu duyguları. Ben kimseye kötülük yapmadım, ama o kimseler nasıl da kötülük yapıyorlar bana karşı. Sanırım bu yüzden, asla ama asla hakkımı helal etmeyeceğim, asla. Günün birinde ölür isem, arkamda hatırlanacak bir isim bırakır mıyım bilmem ama ah bırakacağım kesindir. Çünkü ben, iyi bir insan olmak için çabaladım hep, iyi duygular besledim her zaman ama bunun kıymeti asla bilinmedi - bilinmeyecek gibi. Hayırlısı olsun, ne diyelim. Keşke, keşke duyguları hissetmeseydim. İnsanlar soğuk duvarlarıma çarpa çarpa çürüseydi ve ben en ufak bir vicdan azabı duymasaydım. Beni köleleştiren o duyguları hissetmeseydim keşke, bu nedenle de yalnızlık daha kolay olsaydı. 

Ama bir gün, biliyorum ki, değişebilir her şey. Bir gün, silebilirim her şeyi, yok edebilirim, içimde hiç kabuk tutmayacak bir yara kalacağını bile bile. Biliyorum. Bu hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değil, hayat bunu acı ama esaslı bir şekilde öğretiyor insana. Öğreniyorum. 

Devamını Oku »