Sayfalar

Cuma, Ağustos 14, 2020

Henry Miller, Uykusuzluk Kitabından Alıntılar

 

Henry Miller, kendi iç dünyasına, gözlemlerine dair ayrıntıları paylaşmayı seviyor. Yaptığı tahlillerin belirli bir sıralaması olmasa da yine de insanın içinden çıkaracağı birçok anlam var. Uykusuzluk kitabında da kendi varoluşundan başlayıp, aşktan, cinsellikten ve yıkıcı duygulardan derin anlamlar çıkarırken okuyucuyu da etkilemeyi başarıyor. İşte o kitaptan birkaç alıntıyı sizlerle paylaşalım:


  • İLKİN KIRIK bir ayak parmağıydı sorun, sonra kırık bir yüz ifadesi, en sonunda da kırık bir kalp. Ancak bir yerde de söylediğim gibi insan kalbi çok dayanıklıdır, yok edilemez; kırıldığını ancak belleğinde canlandırabilirsin. Asıl tokadı yiyen insanın ruhudur ama ruh da güçlüdür, istenirse eski canlılığı kazandırılabilir ona.

  • Umutsuz bir aşk çökmüşse gönlüne sabahın üçünde, özellikle onun orada, yerinde olmadığı kuşkusuna kapıldığında telefon etmeyi gururuna yediremiyorsan, ister istemez içe dönüp kendinle baş başa kalırsın; o anda akrep gibi sokarsın kendini ya da hiçbir zaman postalamayacağın mektuplar yazarsın ona, ya da odanda volta atarsın, hem küfür hem dua edersin, sarhoş olursun, ya da kendini öldürecekmiş gibi davranırsın.Bu gidişat bir süre sonra tatsızlaşır, bıktırır insanı. Yaratıcı biriysen -ama unutma, o anda boktan bir durumdasın- acılı anılardan ortaya elle tutulur bir şeyler çıkarabilir miyim diye sorarsın kendi kendine. Ve işte bir gece saat üç sularında başıma gelen tam da buydu. Birden karar vermiştim, çektiğim acıyı tuvale dökecektim.

  • Kuşkusuz genç değilim artık - bu da her şeyi daha da can sıkıcı, söylemeye gerek yok belki, daha da gülünç yapıyor. Tek fark, sözlerime kulak verin, işin içine aşk girdiğinde hiçbir şey, hiç kimse, hiçbir durum o denli gülünç olamaz. Azıyla yetinemediğimiz tek şey aşktır.

  • “Aşkta yalvarmak ve istemek olmamalıdır...”

  • Peki ben niçin onu bir kelebek gibi iğneyle tahtaya mıhlayıp kendini açık etmeye zorluyordum ki? Olduğu gibi görünmesi yeterli değil miydi? Hayır, değildi. Daha fazlası ya da daha azı olmalıydı. Algılanabilir ve anlaşılabilir olmalıydı.

  • Bölünemeyen sayılar gibiydi o, karekökü yoktu.

  • “Aşk kesinliğe varmak uğruna kendi yolunu bulma gücüne sahip olmalıdır.”

  • Bazen o denli çok gülümsüyordum ki akşam yatarken bile sürüyordu gülüşüm, çıkmıyordu suratımdan.

  • Benim bir yüzüm aptalın dik âlâsı, öbür yüzüm de araştırmacı, yargıç ve cellattır.

  • Belki de âşık olduğumu sanıyordum yalnızca. Belki de yalnızca açtım, yalnızlık çekiyordum; herhangi birinin oyuncak bir tabancayla vurabileceği bir hedeftim.

  • Zamansız doğmuş insanlar vardır; ülkesiz, sınıfsız ve geleneksiz doğmuş insanlar vardır. Yaşamı tek başına sürdürmeyi seçenler değil tam olarak; sürgünler, gönüllü sürgünler. Bunlar her zaman da duygusal değildir: belirli bir şeye ait değildirler yalnızca - yani hiçbir yere ait değildirler.

  • Tanrı mucizelerle ilgilenmez. Zaten yaşam uzun süren bir mucizedir. Mucize arayışına ancak delicesine âşık olduğunda girersin.

  • Onun varlığındaki hangi cevherin beni pençesine aldığını saptamak mümkün olabilseydi bunun gözleri olduğunu söylerdim rahatlıkla. Görünüşte gözlerinin öyle sıra dışı bir özelliği yoktu. Büyüleyici ve tedirgin edici olan, onun gözlerine verdiği (ya da vermeyip dışarıda bıraktığı) havaydı. Her zaman karanlık olsa da gözleri bazen birden alev almışçasına parlar ya da yalnızca için için yanıp dururdu. Arada bir alevden oklar attıkları da olurdu.

  • Müzik, yüzü olmayan ruhun kahrolası kenar dikişidir.

  • Durum bu, her zaman böyleydi, her zaman da böyle olacak.

  • Bazen banyoya gidip aynaya bakarak suratımı şekilden şekle sokuyordum. O komik suratlar aslında beni epey ürkütüyordu.

  • Çevremdeki insanlar harika göründüğüm, gittikçe gençleştiğim ve bunun gibi bir dolu zırva laf ediyordu. Ruhumdaki kıymıktan haberleri yoktu.

  • En sağlamı her zaman gülümsemek, özellikle incindiğinde, hakarete uğradığında ya da aşağılandığında. Hançer daha sonra saplanır, hiç beklemediğin bir anda.

  • Aşk kapısız ve penceresiz bir hapishane olabilir; insan girip çıkmakta serbesttir ama hangi beklenti uğruna? Şafakla özgürlük de gelebilir, dehşet de. İnsanın sırtında deli gömleği varsa aklın bir yaran olmaz. İşte böyle; böyleydi, böyle olmayı sürdürecek.

  • Beynindeki kurtları def edemiyorsan karanlıkta vals yapmayı dene..

  • Tanrı aptalı korur ama ona hiç rahat vermez.

  • Aşka inanabilsen, onun gereklerini yerine getirebilsen mükemmel olur. Yalnızca bir ahmak, katıksız bir aptal becerebilir bunu. Bir tek o özgürdür derinliklere inmeye ve göklerde fink atmaya. Masumiyeti, korumaya alır onu. Kendisi korunma isteğinde bulunmaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder